“Sadece Ben Mi Böyle Hissediyorum?” Diye Soran Her Anneye

Anneliğin 8. ayından bildiriyorum, bulutlar dağıldı, güneş aradan parlıyor. Yağmur yağma ihtimali ise %70'lerde ama bilin ki tüm hava muhalefetine rağmen yapabileceğimi düşünmeye başladım. En azından elimden gelenin en iyisini, ya da elimden geldiği kadarını yapmaya okeyim. Bunu yazıyorum çünkü bütün dünya yaparken sadece ben yapamıyorum sanıyordum. "Kutsal analık tarikatından" aforoz edilmekten korktuğundan mıdır nedir kimsenin asla konuşmadığını konuşmaya geldim. İlk bakışta aşk yaşayan elbet vardır, var mıdır? Ben daha çok doğumu; ilk bakışta korku, başarısızlık ve endişe olarak tanımlarım. Hatta ilk bakışta majör depresyon.
Doğum öncesinde olur da utanırım depresyona girdiğimi söylemem diye bir safe word'üm vardı "karnıyarık*". Ben karnıyarık diyecektim, beni hemen tedaviye alacaklardı ve hop iyileşecektim. Safe word'ü kullanmama gerek bile kalmadı. Acil terapiye başladım. Nur topu gibi bir postpartum depresyonum olmuştu. Aşırı kolay bir hamilelikten sonra büyük şok ve 3 haftada -15 kilo. Bu çocuk ne kadar şanssız ki benim gibi bir annesi oldu düşüncesinden kurtulamıyordum ve yok olursam her şey yoluna girecekti. Ben ne yapmıştım? 2 senedir anne olacağım diye onlarca iğne, başarısız denemeler, sahte pozitifler, boş umutlar ve hayal kırıklıkları ile yaşadığım tüp bebek süreci bunun için miydi yani?
Her hafta görüştüğüm terapistime her şeyi sadece görev bilinciyle yaptığımı anlatıp durdum. Neredeydi ki o ilk bakışta aşk? Hem ne kadar da sıkıcı bir işti, seni anlamayan ve senin anlamadığın iletişim kuramadığın canlı bir patates sürekli seni asker gibi ayağa dikiyor, uyutmuyor, bedenini, beynini ve hayatını ele geçiriyor. Hem onu hem de kendinden geri kalanı yaşatmak zorundasın.
Hem neden söylememişti kimse? Ne kadar zor olduğunu? Neden bütün dünya çok kolaymış ve çok eğlenceliymiş gibi gösteriyordu? Koşarak işe gitmek istiyordum, toksik patronla uğraşmak bile daha kolay, daha yapılabilirdi.
3 ay terapi, bolca anne, eş ve arkadaş desteği, sonra küçük küçük gülümsemeler, ayaklarının ucundaki bezelye taneleri derken flörtleşme aşamasına terfi ettim. Terapistim beni mezun ederken ona bunu yaşayan tek kişi olmadığımı ve aslında çok da korkunç bir insan olmadığımı her yerde dile getireceğimin sözünü vermiştim, bunu içten bir şekilde yazabilmem ise 8 ayımı aldı.
Sokakta durdurup geçecek mi diye sorduğum bana deli gözüyle bakmayan canım anneler, geçiyor derken aslında geçmediğini ama geçtiğini şimdi anlıyorum. Teşekkür ederim. Sinsi sinsi içimden yargıladığım anneliğini beğenmediğim diğer anneler, milyon kere özür. Yeter ki uyusun, yeter ki ağlamasın noktasına, ne kadar çabuk gelindiğini anlamam oldukça kısa sürdü. Anne olmaya hazırlanan diğer anneler, inanın o herkesin bahsettiği kafa bulutları dağılacak, güneş parça parça kendini gösterecek. Fırtınalar kopmayacak mı? Elbette. Sadece 2 saat kesintisiz uyku uyuyayım dileklerinin yerini bambaşka dertler alacak. (Lütfen daha fazla ısırmasın mesela) Flörtleşmenin yerini sevgi ve belki de bir gün karşılıklı aşk alacak. Bir bakmışsınız diğer annelere geçecek derken bulacaksınız kendinizi.
Anne olmayı seven, sevmeyen, ölümüne korkan, pişmanlıklar duyup içine atan, sürekli yanlış bir şey yapıyormuş gibi hisseden, mükemmeliyetçi, anne olduğu için türlü ayrımcılıkla uğraşmak zorunda kalan, yalnızlaştırılan, birbirine sahip çıkan, nasıl istediyse öyle doğurmuş ve en önemlisi nasıl olmak istiyorsa öyle olan tüm annelerin (ve az buz çektirmediğimiz annelerimizin) anneler günü kutlu olsun. Size sarılıyorum.