Annelik, Aynı Saat İçinde Cenneti ve Cehennemi Hissetmektir!

Tam üç yıl önce, Mayıs 2022’de “İyi ki Doğmadın Çocuğum!” başlıklı bir yazı yazmıştım. Kendimden son derece emin bir biçimde neden çocuk doğurmayacağımı yazdığım bir mektup gibiydi. Yazının bir bölümünde doğmamış çocuğuma şöyle demiştim: “Ya anne! Sen bunları dert etme, ben yolumu bulurum” dersen başımın üstünde yerin var. Birlikte süt içmek ve masal kitabı koleksiyonumu seninle paylaşmak çok isterim…
Haziran 2022’de ise dünyadaki ilk tanıştığım insan, en iyi arkadaşım, annem İlknuş, dört yıl süren tedavinin ardından bu dünyadan geçişini yaptı. Annemden yedi ay sonra da anneannem gitti. Çocukluğumun iki süper kahramanı, yedi ay arayla giderken buradan, çocukluğumu sakladığım sandığı da yanlarında götürdüler. Ve ben çocuk istemediğime daha da emin oldum çünkü yüreğim o kadar yorgundu ki başka birine daha koşulsuz sevgiyle bağlanacak gücüm yoktu. Ara sıra düşünürüm; dünyanın manzarası bu kadar güzel olmasaydı insanlar bunca acıya katlanır mıydı?
Kendiliğindenliğin Tılsımı!
Annemin acısı, varoluş sancıları, dünyanın manzarası derken rutin jinekoloji kontrolümde sürpriz bir şekilde beş haftalık hamile olduğumu öğrendim. Ve hayatıma yeni bir kavram girdi; “Kendiliğindenliğin tılsımı!” Çabalamadan, oluveren, önce anlamlandıramadığın ama sonradan neşe veren bir his, bir büyü, bir tılsım…
Dünya ile arasında sınır olmasını istemediğim için doğumu Kanada’da yapmak istedim. Kanada’da doğan bebekler, annesi ve babası başka ülkenin vatandaşı olsa da Kanada vatandaşı oluyor. Neyse hepimizin pasaport geçmişleri bol vizeli olmasına rağmen Kanada vizemiz ailecek reddedildi. O dönem, Türk vatandaşlarının başvurusu sebepsiz yere reddediliyordu. Ben de pes etmedim tek başıma yeniden başvurdum. Ailemden kimse yanımda olmadan tek başıma doğurmayı göze almıştım ve kendimden çok emindim. Zaman zaman içimdeki drama queen “Boş ver kızım, insanın annesi yoksa kimsesi yok zaten” deyip kendince beni motive ediyordu. O da başka bir deli! Bu arada zaten bir doğum koçum vardı. Doğuma da benimle girdi. Süreci beraber yönettik. Kanada’ya gitmeden de doktorumu, kalacağım evi ve diğer her şeyi organize etmiştim.
Vizem son dakika çıktı ve ben uçağa binebileceğim son anda yani 35 haftalık hamileyken 10 saatlik bir yolculukla Toronto’ya indim. Havalimanında eşimle ve babamla vedalaşırken yaşadığımız dramı anlatamayacağım lütfen siz hayal edin. Ancak Toronto’da doğma kadar inanılmaz güzel vakit geçirdim. Dört haftaya; bir Tina Turner müzikali, bir Toronto Blue Jays-Houston Astros beyzbol maçı, saatlerce Ontario Sanat Galerisi ve Royal Ontario Müzesi turu, bir Candlelight klasik müzik konseri sığdırdım. Sadece oğlum ve ben… Hamileliğimin en zor gibi görünen ama en güzel dönemiydi.
Bir Kuyruklu Yıldıza Bindi ve Dünyaya İndi
Derken, 17 Temmuz 2024’te oğlum Atlas Ralph, bir kuyruklu yıldıza atlayıp dünyaya iniş yaptı. Doktorum Ted Kosalka, doğumun sezaryen olmasını öngördü. Ve de öyle oldu. Ameliyat masasında oturuyordum. Anestezi uzmanı belimden epidural yaparken, daha sonra yakın arkadaşım olan hemşire Kate hareket etmemem için bana sıkıca sarılıyordu. O anda annem ve anneannem en önde olmak üzere tüm dişi atalarımı yanımda hissettim. Mızıka çalarak ve üzerime çiçek yaprakları savurarak etrafımda dolanıyorlardı sanki… Çok rahat bir doğum geçirdim.
Sonrası biraz hareketli geçti bizim için… Sütüm anca dördüncü gün geldi, uykusuz geceler başladı, “İmdaaat bu minicik şey nasıl büyüyecek?” krizleri geçirildi ve ben ameliyatlı, Atlas Ralph 11 günlükken vatandaşlık işlemleri için yollara düştük. Son derece uyumlu ve neşeli bir birey olduğu için işleri hiç zorlaştırmadı. Evrak işlerinden her zaman nefret etmişimdir ama işler hızlı ilerledi neyse ki ve Atlas Ralph 17 günlükken Türkiye’ye döndük. Birlikte geçirdiğimiz dokuz ayda uykusuzluktan bence biraz beyin kimyam biraz bozuldu, atak haftaları geldiğinde karşılıklı krizler geçirdik, sekiz ülkeye seyahat ettik, bebek kokusu mucizesinin tadını çıkardık ve ebeveyn olmanın ne kadar zor ama bir o kadar da keyifli olduğuna karar verdik. Bence annelik, aynı saat dilimi içinde hem cennette hem de cehennemde hissedebildiğim tarifi zor bir durum. Tüm zorluklarına rağmen bunu yine seçerdim. O halde hikayeyi baştan yazıyorum; bu defa “İyi ki doğdun çocuğum!”