Havlu Atmak Hiç Bu Kadar Keyifli Olmamıştı

Tüm ilişki okulu öğrencilerini ve Cosmo okurlarını bu yazı ‘Hot Mess’ geçirmeye ve pareoları çıkarmaya davet ediyorum. Biralarınızın, şaraplarınızın ve kızarmış patateslerinizin tadına varın.
YAZAR:
plahda-beden-ozgurlugu.webp
Getty Images

Biliyorum yine hazır hissetmediniz bu yaz, fit arkadaşlarınız anlamaz bizim duygularımızı. Günahlarını almayalım belki anlıyormuş gibi yaparlar ama denizden çıktıktan sonra hemen havluyla örtünmek istememizi, şezlongda otururken Michelin şişme adamı gibi kat kat katlanan göbeğimizi kapatmak için karnımıza koyduğumuz çantayı, bara içki almaya giderken hemen plaj elbisesi giymek istememizi, hatta sipariş verirken utanmamızı ne yapsalar da anlayamazlar.

Kışın üstümüzde kaşımıza kadar çektiğimiz boğazlı kazaklar varken spagetti bolonez söylemek kolaydı. Sen gel de karnın, bacağın, göbeğin sallanırken “Ortaya bir bira tabağı, bana bir mushroom double cheese burger, iki de bira, aaa bir de ekstra sos” de kolaysa. Hiç kolay değil. Sipariş verirken bile sallanan kolların, sanki bu siparişi vermeye hakkın yok gibi hissettiriyor. Sanki garson, “Oha bunu da yeme, şu vücuda bak bir de sipariş ettiğine bak” diyormuş gibi içinden…

İnsan kendini kilolu hissettiğinde, bir de üzerine bunu kamufle edemeyeceği, çok savunmasız bir alandayken ne doğru düzgün ortalıkta salım salım salınabiliyor, ne gönül rahatlığıyla sipariş verebiliyor, ne de gelen siparişi yiyebiliyor. Ortaya söylenen bira tabağından dördüncü patatesi alırken bile sanki ortamdaki fit arkadaşları tarafından, şişko olduğu için çok yemiş olabileceği konusunda zorbalanacağını hissederek az yemeye çalışıyor insan.

Özetle yaza yeterince fit girmediğini düşünen dava arkadaşlarım, bu mevsimde yemeyi, içmeyi, yüzmeyi, güneşlenmeyi kısacası yaz mevsimini hakkıyla yaşamayı kendine HAK GÖRMÜYOR!

Peki Neden? 

Biliyorsunuz ki ben, tüm hataları sizden önce yaparım ve ne yapmamanız gerektiğini size öğretmek için buradayım. Profesyonel bir tombik olarak, 33. yaşım ve hatırladığım 27. yaz mevsiminde kendime bu eziyeti ve zorbalığı yapmamaya karar verdim. Altı yaşındayken beni yüzme kursuna göndermişti ailem. İlk defa göbeğim bu kadar insanla karşı karşıyaydı. Montla, kazakla, pantolonla örtemiyor, saklayamıyordum kollarımı. Göbeğimle ve tüm iriliğimle ortadaydım. Suya girerken bile fazla ses çıkmaması için özen gösterir ve fazla su kaldırmamak için özenle atlamaya çalışırdım havuza.

Benim gibi tombitolar bilir ki, biz denize veya havuza atlarken normalden fazla su sıçrar ve etraftan tsunami oldu kaçın şakaları yükselir. Çocuklar daha acımasızdır bu konuda, bir yetişkin yapsa ağzına paletle çarpar geçeriz şimdi tabii. Yaz mevsimi herkese geldiği gibi müjdeleriyle, pozitif enerjisiyle gelmez bize. Daha çok görünmez olmak isteriz. Yemek siparişi verirken, yerken, güneşlenirken, arkadaşlarımızın kameralarına poz verirken, denize atlarken…

Hot girl summer değil hot mess summer dedik biz bu yaz Cosmo kızları olarak. O zaman başta bana yakışmıyor böyle düşünmek bir Cosmo yazarı olarak. Başka insanların zorbalığıyla mücadele ettik biz bu yaza kadar, insanların düşünceleri bir kulağımızdan girdi diğer kulağımızdan çıkmadı çünkü bir kulağımıza bile girmiyor artık. Ve size bir şey söyleyeyim mi inanın plajda çekindiğimiz kimsenin umurunda değiliz.

Sarkan kollarımızı, katlanan göbeğimizi, bacağımızdaki selülitleri bir tek biz görüyoruz. Herkesin kendi derdi, ekonomik mücadeleleri, ilişki çıkmazları özetle herkesin kendi kafasında kendi hikayesi var. O garson o günlük bahşişini alıp, ay sonu ödeyeceği kirayı ve faturaları düşünüyor. Masadaki arkadaşının kafasında da zaten muhtemelen ya hangi fotoğrafı dump’ına koyacağı var ya da günaydın mesajı bekliyor. Tüm bunlar varken zaten benim katlanan göbeğime bakabiliyorsa ne güzel başka bir derdi yok demektir.

Zaten biz başka insanların yaptığı zorbalıkları aştıysak sıra kendi kendimize yaptığımız zorbalıkta dava arkadaşlarım. Çünkü zorbalığın büyüğünü biz kendimize yapıyoruz. Kimsenin umurunda değilsek bile kendi kendimizin umurundayız. Aynada kendini fit görmek seni mutlu ediyor olabilir, beni de çok mutlu ediyor. Zaman zaman bunun için çok uğraştım, başardım da bir dönem. Yine olur, ama bu yaza yetişmedi ne yapayım.

Haşlanmış mısır, karpuz, plajda patates kızartması, akşam meyhanede rakı ve meze ısmarlayamazken buldum kendimi yazın başında. “Yuh Denocum” dedim, bu yakıştı mı sana ya! Bu kiraz, bu karpuz, bu mısır, bu plajdaki patates zaten hepi topu üç ay seninle. Tadını çıkarsana yazın. Ye istediğin kadar, bu yazı da kendini kısıtlayarak geçirme. Giy püfürük mini elbiseni, çıksın kalın bacakların, bu elbiseyi kışın giyebilecek misin? Aç kollarını, bırak sallansın! Askılı elbiseni zaten ekim sonuna kadar görebileceksin, üşüyeceksin sonra.

Havlulara sarılma lütfen, at havlunu o da kurusun, sen de! O yumurtalıklarına yazık, ıslak ıslak karnını kapatıyorsun havlularla, güneşi bir daha ne zaman görecek karnın. 40 derece sıcağın altında plaj elbiseleri giyme, zaten dokuz ay kıyafet giydin fırsat ayağına geldi ne zaman mayoyla bikiniyle oturabileceksin bir daha. Yapma bunu kendine Denocum ve siz dava arkadaşlarım!

Hot Mess Summer Cosmo kızları olarak nasıl göründüğümüzden utanmadığımız, kendi özgürlük tanımımız içinde kendimizi nasıl mutlu hissediyorsak öyle yaşadığımız yazlarımız olsun. Mutlu kadın güzel kadındır!

Herkesin güzellik tanımı kendine diyoruz, evet başkalarının güzellik standardına uymak zorunda olmadığımızı kendi kafamıza vura vura öğrettik okay. Şimdi sıra kendi güzellik standardımızda. Kendi güzellik standardımıza da uymayabiliriz çünkü sürekli güzel olmak zorunda da değiliz. Kendini beğen demiyorum, ha sürekli beğenebiliyorsan ne âlâ üstad elini öperiz. Ben diyorum ki güzel olmak zorunda mısın? Mutlu olmak için bu mu gerekli?

Kendi Gözümüzde Harika Görünmek Zorunda mıyız?

Galiba ben kendimi güzel hissettiğimde mutlu olacak kadar ama güzel hissetmediğimde mutsuz olmayacak kadar önemsiyorum artık bu konuyu. Evet, 42 beden bir kadın olarak harika görünmediğimin farkındayım, en azından kendi gözüme harika gelmiyorum yalan yok ama okay, harika görünmek şart mı bu! Mutlu olmak için başka çooook nedenim var. Aynada ideal görüneceğim diye kısıtlayamam valla kendimi çünkü plajda bira içmek fit olmaktan daha mutlu ediyor beni.

On yıllar, hatta yüzyıllardır kadınlar zayıflık uğruna sağlığından ödün veriyor; farklı diyetler ve yöntemlerle bedenlerine zarar veriyor. Her gün bu konuyla ilgili yeni haberlerle karşılaşıyor, algımızın bu yönde şekillenmesine izin veriyoruz. Oysa artık bu döngüye dur demenin zamanı geldi.

Bu yaz bir daha gelmeyebilir. Ye o patatesi, iç o birayı, giy o askılı mini elbiseyi. Söz veriyorum kışın eğer isterseniz beraber diyete gireceğiz. Ama şimdi değil!

TUMU1408.jpg
Deniz Gök
Yazar
29.03.1992 İstanbul doğumlu olan Deniz Gök, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji mezunudur. Sosyoloji 1. Sınıf öğrencisiyken televizyon ve sinema sektöründe senaryo asistanı olarak çalışmaya başlayan Deniz, senaryo asistanlığı görevini yıllar içinde senaristliğe, proje yöneticiliğine, kurumsal iletişim direktörlüğüne ve ardından da genel koordinatörlüğe taşımıştır. TV ve sinema sektöründeki çalışmalarının yanında yazarlığı aktif bir şekilde yürüten Deniz, Hürriyet.com.tr de köşe yazarlığı yapmış, adı konmayan belirsiz ilişkilere bir baş kaldırı olarak yazdığı , romantik komedi türündeki ilk kitabı Çıkma Teklifi Geri Gelsin’i bu sene çıkarmıştır.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık