Bikiniden Daha Çok Yakışacak Bir Şey Varsa O Da Şefkattir!

Yaza hazır olması gereken gerçekten bedeniniz mi, yoksa bedeninizle ilgili düşünceleriniz mi?
sefkat-bikiniden-daha-cok-yakisacak
Peter Cade | Getty Images

Yaz mevsimi geldiğinde sadece hava değil, içimiz de ısınıyor. Tatil planları yapılır, bikiniler seçilir, havuz partileri, güneş kremleri derken her şey şahane görünür. Ama eğer siz de kendinize “Yaz hazır, peki ya ben?” diye sorarken buluyorsanız, bu soruyu biraz daha derinleştirelim: Yaza hazır olması gereken gerçekten bedeniniz mi, yoksa bedeninizle ilgili düşünceleriniz mi?

“Yaza hazır beden” diye bir şey var mı?

Bu “hazır olma” hali nedense hep daha ince, daha sıkı, daha bronz bir versiyona işaret ediyor. Bu da üzerinizde fark etmeden ciddi bir baskı oluşturabiliyor. “Daha fazla spor yapmalıydım, diyete başlamalıydım, geride kaldım, artık her şey için çok geç, keşke tüm kış düzenli spor yapsaydım!” gibi düşünceler zihninizi meşgul etmeye başlayabilir. Bu iç konuşmalar, çoğu zaman pişmanlık, utanç, öfke, üzüntü ya da kaygı gibi duyguları da beraberinde getirir.

Peki ya şöyle düşünseydiniz nasıl olurdu?

  1. Yaz sadece bikini sezonu değil, aynı zamanda keyif sezonu.
  2. Vücuduma bu kadar odaklandığımda, onunla geçireceğim güzel anların keyfini kaçırabiliyorum.
  3. Kendimi baskılamadan da yazın tadını çıkarabilirim.
  4. Sürekli kendimi düzeltmeye çalışmak yerine, olduğum halimle var olabilirim.
  5. Yaz geldi diye değil, kendimi sevdikçe sağlıklı alışkanlıklar kazanabilirim.

Bazen kendinize şefkatle yaklaştığınızda sanki disipline olamayacakmış gibi hissediyor olabilirsiniz ama işin aslı, çok kendinize agresif yaklaşmak da pek disipline etmiyor gibi. Ne dersiniz? 

Aynaya bakınca ne görüyorsunuz?

Kendinizi sık sık eleştirirken buluyor musunuz? Selülit, karın, bacak, kol… “Şuram şöyle görünseydi kendimi daha iyi hissederdim,” dediğiniz oluyor mu? Belki de bikini ya da şort giydiğinizde tüm dikkatiniz o bölgelere kayıyor ve belki de o bölgelerinizi gizlemek için fazla çaba harcıyorsunuz.

Danışanlarımla beden memnuniyeti üzerine çalışırken başlangıçta dile getirilen şikayetler çoğu zaman oldukça “normal” görünür. “Herkes gibi ben de biraz rahatsız oluyorum işte.”, “Yaz gelince kendime daha çok dikkat ediyorum.” Ancak zamanla bu rahatsızlığın yalnızca mevsimsel bir kaygı değil, daha derin ve sürekli bir iç sesin yansıması olabileceğini fark ederiz. Öyle anlar olur ki, kişi görünümündeki çok küçük bir detaya saplanıp kalabilir. O “kusur” zihinde büyüdükçe büyür ve zamanla neredeyse tüm öz saygısını etkileyen bir unsur haline gelir.

İşte bu noktada, “Acaba bu sadece geçici bir hoşnutsuzluk mu, yoksa Beden Dismorfik Bozukluğu gibi daha klinik bir durumun işareti mi?” sorusu gündeme gelebiliyor. Amerikan Psikiyatri Birliği’ne (APA, 2013) göre Beden Dismorfik Bozukluk, kişinin fiziksel görünümündeki küçük ya da var olmayan kusurlara aşırı odaklanması ve bu algının kişinin günlük işlevselliğini, ruh halini ve sosyal ilişkilerini ciddi şekilde etkilemesiyle tanımlanır. Eğer siz de böyle bir klinik duruma sahip olduğunuzu düşünüyorsanız bir ruh sağlığı profesyonelinden destek almanız mühim olacaktır.

Şefkat neden bu kadar önemli? 

Öz şefkat, kişinin kendine karşı nazik, anlayışlı ve destekleyici bir tutum geliştirmesidir. Hata yaptığında, zorlandığında ya da acı çektiğinde kendini yargılamak yerine, insan olmanın doğal bir parçası olarak bu deneyimlere şefkatle yaklaşması anlamına gelir.

Kendinize sürekli “düzeltilecek” bir insanmış gibi yaklaşırsanız “kusur” görmeniz de kaçınılmaz olacaktır. Beden algınızı onarmak için kendinize şefkatle bakmanız gerekir ve bunun içinde yıllardır sizinle yaşayan o eleştirel iç sesi önce duymak ve anlamak gerekir. Eleştirel iç sesinize “Sen hangi ihtiyacı gidermek için buradasın?” diye sorabilirsiniz. Belki kabul görmek, belki sevilmek, belki de kontrol hissini yeniden kazanmak... Eleştirel iç sesin ardındaki kırılganlığı fark ederseniz, ona karşı daha şefkatli bir yanıt geliştirmek daha mümkün olur.

Araştırmalar, öz şefkat düzeyi yüksek bireylerin bedenleriyle daha barışık olduklarını, sosyal karşılaştırmalardan daha az etkilendiklerini ve içsel motivasyonla sağlıklı alışkanlıklar geliştirdiklerini gösteriyor (Albertson, Neff & Dill-Shackleford, 2015). Yani kendinize karşı ne kadar nazik olursanız, bedeninizle kurduğunuz ilişki de o kadar dengeli hale geliyor.

O halde ne duruyoruz! Şefkatlenirken güneşlenelim! 

Referanslar:

Albertson, E. R., Neff, K. D., & Dill-Shackleford, K. E. (2015). Self-compassion and body dissatisfaction in women: A randomized controlled trial of a brief meditation intervention. Mindfulness, 6(3), 444–454. https://doi.org/10.1007/s12671-014-American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Washington, DC: American Psychiatric Publishing.
 

Selen_Portre (1).webp
Selen Kılıç
Uzman Klinik Psikolog
Selen Kılıç, uzmanlık alanındaki bilgilerini çevresiyle paylaşmayı seviyor ve Instagram’da bu konularda bilgilendirici videolar yayınlıyor. Pratiğinde genellikle psikiyatrik durumlarla çalışan Selen, boş zamanlarında ise alanı üzerine okumalar yapıyor, seyahat ediyor, tenis oynuyor, yüzüyor ve müzik dinlemeye bayılıyor!
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık