Saymasan da Olur Sanki

Bir haşlanmış yumurtanın kaç kalori olduğunu unutabilmeye…
Pexels
Pexels

Yıllardan 2010. Nicholas Sparks’ın ikonik romanının filmi The Last Song’u izliyorum. Miley Cyrus ve iğrenç (bence kişisel olmayan bir yorum) Liam Hemsworth genç, aşık ve mutlu. İkili arabada bir zamanlar güzel olan Maroon 5’ın She Will Be Loved’ını söylüyor, lunaparkta koşuşturuyor, kaplumbağaların yumurtlamasını deneyimliyor. Başka ne izliyoruz? Aslında moda ve benimle beraber birçok genç kızın hayatını etkileyecek bir şey oluyor. Miley Cyrus hayatımıza bir süreliğine düşük bel uzun etekleri sokuyor.

Tabii bu Miley Cyrus’tan öte, 2000’lerin kaşeli imzalı trendi. Düşük bel pantolonlar, etekler, kapri şortlar. Grup Hepsi’nin 2005 yılında çıkan Hepsi Bir albüm kapak görseli de aynı şekilde hayatımıza giriyor.

2007-2011 seneleri benim için pop kültür, müzik, sosyal hayat için ne kadar ikonik seneler olsa da, vücut algılarım için bir o kadar FELAKET seneler oldu. Disney Channel, Grup Hepsi, Christina Aguilera, Britney Spears, Aaliyah ve Richard Curtis filmleri ile geçen hayatımda bir sorun vardı.

Ekranda severek izlediğim kadın karakterler benim vücut tipimden çok ama çok farklı vücutlara sahipti. Ben giydiğimde farklı duran kıyafetler giyiyor (bknz. Miley’nin o eteği) ve yakışıklı beyler tarafından tek elle kaldırılabilecek hafiflikte gösteriliyorlardı. Durumu en kolay şekilde şöyle özetleyebilirim. En sevdiğim filmlerden biri olan Love Actually’de Natalie karakterine herkes “tombul kız” ya da “tombiş” diye sesleniyordu. Yaklaşık 1.70 boylarında 60-65 kg’larda bir kadından bahsediyoruz. Tombiş mi? Yok artık.

Neyse. Sevildiğim ve kendimi sevmeyi öğrendiğim bir ailede büyüdüm. Severek yedim ve sağlıklı beslendim. Yemekle ilişkim güzel ve sürdürülebilir oldu. Yoksunluk mentalitesine hiç girmedim çünkü çoğu zaman neyi teptiğini biliyordum. Tabii hiçbir aile çocuğunun okul denen vahşi ormana bırakıldığında nelerle karşılaşacağını öngöremiyor. Ergenlik dediğimiz o kaotik dönemde de bir haşlanmış yumurtanın yaklaşık 77 kalori olduğunu bilecek kıvama geldim.

Kilo alınır, kilo verilir. Güzeliz be. Çok güzeliz.

Ancak 15 yaşındaysanız, sebze-meyve seviyorsanız, abur cubur kültüründen uzak büyüdüyseniz ama bir şekilde kilo vermek istiyorsanız aklınız direkt herkesin konuştuğu konulara gidiyor. Kalori saymak! Bilgisayarımda açtığım fitness pal vari bir uygulamada uzun bir süre kalori saydım. Günde 1250 kalori alırsam, şu kadar zamanda şu kadar kilo veririm gibi hesaplamalar yaptım. Bu kalori hedefini aştığımda — ki aşıyordum çünkü 1250 kalori nedir???? — suçlu ve kötü hissediyordum. 1 muz yaklaşık 100 kalori, buzlu latte yaklaşık 150 kalori… Bir süre böyle gitti. Şaşırmayacaksınız ama etkisi de fizikselden çok duygusal bir yerden vurdu. Kafamda durmadan hesaplamalar, sayılar ve veremediğim kilolar dönüp duruyordu. Veremedikçe daha çok moralim bozuluyor, giydiğim hiçbir şeyi üzerimde beğenmiyordum. Şöyle de bir durum var, benim hayatım yemek; yemek üzerine okumak, yazmak, çizmek… Yani kendimi bir zevkten de mahrum ediyordum aslında.

Ne zaman ki bu saçma hesaplamaları zar zor geçtiğim matematik dersine saklamam ve yemek konusuna farklı yaklaşmam gerektiğini anladım, o zaman kilo vermeye başladım. Diyetle falan da değil bu arada — yemek yeme şeklimi değiştirerek. Mahrum bırakarak değil, tadına bakarak, durarak, porsiyonlarımı kimi zaman küçülterek. Sonraki birkaç sene gerçekten fit, kendimden memnun bir şekilde ilerledim. Hatta Miley Cyrus’un o düşük belli eteğini bile giydim. Arada kilom arttı, azaldı, ancak bunun dengesini kurdum. Pantolonum biraz sıkmaya mı başladı? Akşam çok geç yemek yemeyi bıraktım, sebzelere yüklendim. Yani kendimi ve vücudumu tanıdım, sanırım anladınız anlattığımı.

Ama yakın zamanda, kilo aldığımı ve ipin ucunu bir tık kaçırdığım bir döneme girdiğimi fark ettim. Orantılı kilo alan biriyim — bu konuda şanslıyım — o yüzden tam ne kadar kilo aldığımı sevdiğim bir mini eteği kapatamadığımda anladım. Yani geç anladım. Yaklaşık 6 kilo almışım! Bedeni ve kilo oynamaları ile barışık Yasmin, bunu sakinlikle karşılayabilirdi ama o Yasmin bu sefer yoktu. İnanılmaz moralim bozuldu, stres oldum, stres oldukça süreç daha da can sıkıcı oldu. Beden algılarımın bozulduğunu hissetmeye başladım ve bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Bu süreçte bazı Cosmo editörleri ve arkadaşlarımla konuşurken tekrar bu hisleri hepimizin yaşadığını fark ettim. O yüzden bu yazı hem kendime hatırlatma, hem de benim gibi vücudu ile genel anlamda iyi bir ilişkisi olan ama arada tadı kaçanlar için.

En yakın arkadaşımla bir konuşmamı paylaşmak istiyorum: 

Screenshot 2025-07-31 at 13.50.32.png

“Bu hayat bizim için.” Ne zaman ki ipin ucunu kaçırmadan, tartıdan korkmadan yemeği kalori hesaplamayla değil sağlıklı ve iyi beslenmeyle bağdaştırdım, o zaman mutlu oldum. Bunu tekrar yapacağım. Kilo alınır, kilo verilir. Güzeliz be. Çok güzeliz.

Bu konular çoğumuz için tetikleyici konular olabilir. Aynı zamanda şu anki politik konjonktürde kilo almak, yeme bozuklukları üzerine yazmak çok ironik geliyor, bunu da eklemeden geçemeyeceğim. Ama Cosmo kadınlar için, kadınların deneyimlerini paylaşmak için. Bu da benim deneyimim, umarım kendinizden bir parça bulmazsınız ahahha…

gulec, yasmin .jpg
Yasmin Güleç
Dijital, Üyelik ve Topluluk Direktörü
Yasmin Güleç, Cosmopolitan Türkiye'de dijital olan her şey ile ilgileniyor. Ayrıca, 20'lik adındaki bağımsız çevrimiçi derginin kurucusu ve editörü.
Haftalık