Yeme Davranışıyla Kendini Anlatmak

Bazen bir tabak yemeğin arkasında çok fazla duygu, düşünce ve zorlanma gizlidir.
yeme-davranisiyla-kendini-anlatmak
Iryna Veklich | Getty Images

Yemek yemek… Hayatta kalmak için en temel eylemlerden bir tanesi ama bazen bir tabak yemeğin arkasında çok fazla duygu, düşünce ve zorlanma gizlidir. Bilirsiniz, “Ne yersen O’sun” diye bir söz var. Yeme bozukluğu olan kişilerde, bu sözün sadece benimsenmediğini, bazen kimliğin ta kendisine dönüştüğünü görebiliriz.

Yeme bozukluğu denince çoğu kişinin aklına hemen "çok zayıf" ya da “fazla kilolu” olmak gelir. Oysa bu, durumun yalnızca dışarıdan görünen kısımdır. Asıl mesele, bireyin beden algısıyla, duygularıyla ve kontrol ihtiyacıyla olan ilişkisine dayanır.

Örneğin dışarıdan bakıldığında "çok disiplinli, iradeli" görünen biri, aslında bedenine duyduğu öfkeyi kontrol altında tutmak için hiçbir şey yemiyor olabilir. Ya da gece herkes uyuduğunda gizlice yemek yiyen biri, gün boyunca bastırdığı duygularla baş etmek için yemeği bir çıkış yolu olarak kullanıyor olabilir. Bazıları içinse kendi bedenleri, hayatın kontrol edilemezliği içinde kontrol edebildiği tek alandır.

En yaygın yeme bozukluklarından biri olan Anoreksiya Nervoza, kişinin önemli derecede düşük vücut ağırlığına sahip olması ve kilo alma korkusu yaşamasıyla karakterizedir. Bu bozuklukta, kişinin vücut ağırlığını algılamasıyla alakalı bir bozukluk söz konusudur. Diğer yandan Bulimiya Nervoza, tıkanırcasına yeme ataklarının ardından gelen telafi davranışları (kusma, aşırı egzersiz, oruç tutma vb.) arasında gidip gelen bir döngüdür. Bir diğeri, sıkça göz ardı edilen ama oldukça yaygın olan Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu, bireyin kontrolsüzce büyük miktarlarda yemek yemesi ve ardından yoğun suçluluk hissetmesiyle tanımlanır ancak bu kişiler genellikle telafi edici davranışlara başvurmaz.

Peki bu bozuklukların altında neler yatar?

Öncelikle, yeme bozukluğu hem kadınlar hem de erkeklerde görülebilir. Bu bozuklukların gelişmesinde çoğu zaman düşük benlik saygısı, travmatik deneyimler, mükemmeliyetçilik, duygusal düzenleme güçlükleri, yoğun olarak hissedilen yetersizlik, değersizlik ve sevilmezlik gibi temel inançlar ile sosyal baskılar rol oynayabilir. Özellikle sosyal medyada sürekli idealize edilen beden imajları, bireylerin “nasıl görünmeleri gerektiğine” dair gerçek dışı standartlar oluşturur.

Yeme bozukluğu yaşayan birine “Ama sen zaten çok güzelsin” demek, iyi niyetlidir ama çoğu zaman yetersiz kalır. Çünkü mesele sadece fiziksel görünüş değil, kişinin kendi bedenini nasıl algıladığı ve hissettiğiyle ilgilidir. Bu bozukluğa sahip olan kişilerin mutlaka bütüncül bir bakış açısıyla tedavi alması gerekir. Bu tedavi sürecinde klinik psikolog, beslenme uzmanı, endokrinoloji uzmanının bulunması oldukça mühimdir. Sadece biri, tek başına yeterli olmayabilir. Eğer siz de yeme bozukluğuna sahip olduğunuzu düşünüyorsanız doktorunuza danışmanız önerilir.

Daha İyi Hissetmek Mümkün

Psikoterapi, özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi, kişinin beden algısını, düşünce kalıplarını ve yeme davranışlarını yeniden yapılandırmasına yardımcı olur. Terapi sürecinde kazanılan farkındalıklar, yalnızca yeme bozukluğunu değil, kişinin hayatla kurduğu tüm ilişkiyi dönüştürme gücüne sahiptir.
 

Selen_Portre (1).webp
Selen Kılıç
Uzman Klinik Psikolog
Selen Kılıç, uzmanlık alanındaki bilgilerini çevresiyle paylaşmayı seviyor ve Instagram’da bu konularda bilgilendirici videolar yayınlıyor. Pratiğinde genellikle psikiyatrik durumlarla çalışan Selen, boş zamanlarında ise alanı üzerine okumalar yapıyor, seyahat ediyor, tenis oynuyor, yüzüyor ve müzik dinlemeye bayılıyor!
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık