Doğum Günümde Mutsuz Olmamayı Denedim

Bu seferki “denedim” diğerlerinden biraz farklı. Bu biraz hissel…
YAZAR:
denedim-dogum-gunumde-mutsuz-olmamayi
Görsel: Melisa Eriş

Senede bir kez temmuz ayında tekrarlanan ve beynimde pre-during-post süreçleri gerçekleşen “doğum günüm” olarak adlandırılan o kara zaman… Evet kara dedim çünkü ben de doğum gününde mutlu hissedemeyen kesimdenim. Nedenini bilmiyorum, o gün gelmeden en az 10 gün önce bir buhrana girerim ve tam o gün gelince yoğun tribal enfeksiyon tüm beynimi sarar.

Doğum günüm yaza denk geldiği için küçükken o McDonald’s’lı, bol hediyeli, kocaman pastalı çocuk partilerinden yapamadım. Çünkü okullar kapalı olurdu ve tüm arkadaşlarım tatile giderdi. Hatta ailem bir kez olsun bu deneyimi yaşayabilmem için okul kapanmadan, gerçek doğum günümden bir ay önce bir parti düzenlemişti. Bir Yengeç burcu olarak tarihlerle aram aşırı iyi, bu yüzden hiç unutmuyorum 3 Haziran’dı. İlkokul 3. sınıfı bitiriyordum. Tüm arkadaşlarım ve ailem yanımdaydı. Annem yeşil renk bir CD çalar hediye almıştı bana. Nispeten daha büyük çapta hediyeleri hep özel günlerde alırdı. Bu, seneler sonraki yeşil iPod Nano hediyesine kadar, aldığım en iyi hediye olarak kaldı. Ve daha da güzeli üzerinde kendi fotoğrafım olan gerçekten kocaman bir doğum günü pastam olmuştu. Kafamın olduğu kısmı tabii ki de ben yemiştim.😊 En son o zaman planlı olarak kutladım doğum günümü.

Sonra da nedense hep, bu güne hiç önem vermiyormuşum gibi takıldım. Doğum günlerimi hep yalandan bir aktiviteyle geçirirdik. Son dakika sırf hiçbir şey yapmamış olmayalım diye rastgele bir rezervasyon yapar, normal bir günmüş gibi davranırdık. Tabii son dakika olduğu için de sadece normalde gitmeyeceğimiz mekanlarda yer bulurduk. Doğum günlerimde güzel bir şeyler yapıldıysa da ben hep kötü hissetmeyi seçtiğim için bu anılar aklımda maalesef ki kalmadı. İnanır mısınız, bakın o kadar önemsizleştirdim ki bu tarihi, iki sene önceki sevgilim ayrılık konuşmasını doğum günümde yapabildi mesela.

Halbuki neden önemsizdi ki? Benim yüzümden. Galiba konunun tek bir günle hiç alakası yok. Genel olarak değer verdiğim insanların düşüncelerini ve duygu durumlarını önceliklendiren bir tip olduğum için sıra hayatta bana çok nadiren geldi. Dünya hassas kalpler için bir cehennem.

Bir kere üniversite 2. sınıftayken yaz okuluna kalmıştım. Yine günlerden doğum günüm… Fizik dersinden çıkıp odama gidip bütün kitapları ve ders notlarını fırlatmacalı bir öfke krizi geçirmiştim. Tamam fizik dersi de öfkelenmek için güzel bir sebep olabilir belki ama konu o değildi. E neydi peki? Gerçekten bilmiyorum. Yaş günümü kutlamasını istediğim kişiler aramayı mı unutmuştu? Yeteri kadar hatırlandığımı mı hissedememiştim? Yoksa yeteri kadar sevildiğimi mi?

Kişilere, gruplara, topluluklara atfedilen tüm günler özel. Artık bu düşünce sistemine geçtim. Ve bu sene mutsuz olmamayı denedim. Bunun için arkadaşım Öykü’ye özel bir teşekkür etmek istiyorum. Kendisi beni prenses gibi hissettirmek için en önde bayrak taşıdı.

Ben çalışan bir kadınım, tabii ki 20’lerimin son yaşına girdiğim gün önce iş yaptım. Setteydik, 9. sayımızın orta kapak erkeği çekimi vardı. Sağ olsun ekip arkadaşlarım erken çıkmam gerektiğini bile bile beni sürpriz pasta üfletmek için “azcık” alıkoydular. Çok tatlılar. Tabii ki durumu anlayıp çaktırmadım. Zaten o gün prenses bendim ve her yere geç kalma lüksüm vardı.😊

Akşamında çok sevdiğim insanlarla keyifli bir yemek yedik. Birbirini tanımayan insanların birbiriyle bu kadar iyi anlaşması sadece benim en sevdiklerim olmasından kaynaklanıyor sanırım. O masada yanımda olarak bana değerli hissettiren ve başka şehirlerde/ülkelerde yaşayıp kalbimde hissettiğim diğer canım arkadaşlarım… (Long distance friendship deyince de bende bolca mevcut). Hepsi iyi ki var.

Eve geldiğimde yanımda çiçeklerim, dijital kameramla çekilmiş onlarca “gerçek anı”, yeni terliklerimin ayağımı vurmasından kaynaklı hafif bir acı ve huzur hissi vardı. Yapılan her şey bir önceki senelerdekinden daha fazlası değildi aslında. Değişen benim bakışımdı. Özetle bu sene birilerinin beni düşünmesine ve benim için bir şeyler yapmasına izin verdim. Ve bu hissi hissetmeyi seçtim. Hala çok mükemmel hissetmiyordum ama konunun sadece huzurlu olmakla alakalı olduğunu söyleyebilirim.

Bu arada, bu yazıyı yazmaya anca keyfim yetebildiğinde tam orta kapak erkeğimizi sosyal medyada paylaşıyordum. Galiba benim tribal enfeksiyonumun geçmesi için bir centerfold üretim sürecine ihtiyaç varmış.

Hadi tamam toparlayalım. Ben hayatımdaki insanlara değer vermeyi seven ve “birilerini sevme hali”nden beslenen biri olarak kendimi biraz unutmuşum. Ama 29 yaşımda şuna emin oldum ki insanın herhangi bir şeye tepkisi, kendisine verdiği değer kadar yansıyor dışarı. “Geç olsun güç olmasın,” derler. Ve olay kesinlikle zamanla, mekanla, insanlarla, sözlerle veya kelimelerle alakalı değil, sadece kendimi gerçekten kutlayıp kutlamadığımla alakalıymış.

PHOTO-2025-06-20-13-36-18.jpg
Melisa Eriş
Dijital İçerik ve Sosyal Medya Editörü
Melisa Eriş, sosyal medya ve dijital içeriklerden sorumlu o kişilerden biri. Bir gün Instagram’da Cosmo ile konuşursanız muhtemelen onunla konuşursunuz. Kendisini fotoğraflarda gülerken görmeyiz ama içinden mutlaka gülüyordur. Konser veya bir müzik etkinliğine Melisa’yı çağırın, dakikasında orada olur. Ve evet, kedisi var.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık