Denedik: İki Cosmo Kızının İlk Voleybol Maç Deneyimi

Voleybolu televizyon ekranlarında izlemeye alışkın biri (ben, Yasmin) ve daha önce genel olarak voleybol maçı HİÇ izlememiş (Melisa tam burada linçlenecek sanırım) bir diğeri olarak Nike’ın davetiyle Türkiye - Dominik Cumhuriyeti maçını heyecanla beklediğimiz doğrudur. Biz böyle etkinliklerde Melisa’yla birbirimize yapışıyoruz — daha çok ben, ona yapışıyorum. O yüzden bu deneyimi de beraber kaleme dökmek en doğal seçim gibi geldi.
Melisa: İlk defa voleybol maçı izleyecek olmamın utancından bahsedeyim mi birazcık? Öncelikle maç kurallarını yolda giderken Google’ladığım doğrudur, evet... Olsun, öğrenmemek ayıp. Ama başlangıcı böyle bir deneyimle yapmak…
Yasmin: Maç bittiğinde (ve KAZANDIĞIMIZDA), daha yarısında olduğumuzu düşünmenle ilgili yorum yapmamı ister misin?
M: Yok.
Y: Tamam sen anlatmaya devam et.
M: Yasmin’le günlük işlerimizi toparlayıp Sinan Erdem’e yola çıkmak üzere buluştuk. Ne giyeceğimiz konusunda biraz kafa karışıklığımız vardı. Günün sonunda ikimiz de farklı kot kombinleri yaptık. Ben şort, o pantolon. Ben terlik, o converse. Vah Vah t-shirtlerimizin üzerine kolyelerimizi taktık. Vah Vah t-shirt’ümle birkaç arkadaşımı influence ettiğim doğrudur. Kaç kişi nereden aldın diye sordu.
Y: Bana da DM attılar t-shirt linki için…

M: Bu arada t-shirt ilk elime geçtiğinde az kalsın Kedicim’e kaptırıyordum.
Y: Kedicim’i tanıtman gerekiyor, herkes tanıyormuş gibi yapamazsın…
M: Kedicim, adından da ANLAŞILACAĞI üzere, kedim. Tarz biridir, zor beğenir. Ve bu t-shirt (daha çok geldiği kutu) kendisinin kalite kontrolünden geçti.

Y: Kombinlerimizi yaptıktan sonra bir başka Cosmo kızı Burcu Özdoruk’la buluştuk. Atladık arabasına.
M: Yol biraz uzundu. Hava BİRAZ sıcaktı. Yasmin yolda uyudu.
Y: Uykum vardı…
M: Bıraktık uyusun, uyusun ki Cosmo severlere daha fazla içerik çıkarabilirsin.

Vardığımızda ilk işimiz girişteki standlardan yemek almak oldu. Yemek yani PATATES KIZARTMASI. Gerçek bir “Girl Dinner”dır. Bilen bilir.

Y: Enerji toplamamız önemliydi. Neden?
M: Türkiye - Dominik Cumhuriyeti maçı! İstiklal Marşı okunurken tüyler diken tabii ki. Filenin Sultanları yakından daha mı cool, bana mı öyle geldi?
Y: Yok kesinlikle hepsi ayrı ayrı çok havalı. Tribünlerde komşularımız da Nike’ın topladığı harika bir gruptu. Kazanınca onlarla ayaklanıyor, moral gerektiğinde beraber alkışlıyorduk. Çoğu ile ilk defa tanıştım bu arada…
M: Filenin Sultanları'nın hepsi ayrı bir gurur. E galibiyet önemli tabii ama süreç o kadar güzeldi ki bir an bittiğini bile algılayamadım. Sabaha kadar sürse izleyecektim.
Y: Gerçekten anlamadın bu arada…
M: Tamam uzatma… Bu arada şunu söylemeden geçemeyeceğim. Tezahürat kısmında tüm blokların nasıl çok hızlı bir şekilde senkronize olduğunu görmeniz gerekirdi. Kırmızı! Beyaz! En büyük Türkiye! Böyle şeyler söz konusu olunca ülkece organize olmayı iyi biliyoruz sanırım.

Y: Ya çok heyecanlıydı. Ben televizyonda izlerken heyecanlanıyordum ama burada bir ayrı oluyor. O voleybol topu dışarıda mı, içeride mi? Servis geçecek mi? Bilmiyorum canlı izlemenin ayrı bir etkisi oluyormuş gerçekten. Ben de neyi çok sevdim biliyor musun?
M: Neyi?
Y: Hepimiz o tshirtleri farklı kombinlemiştik. Tenis eteği üzerine giyenler vardı, bol kargo pantolonun içine sokan, kafasına iki topuz veya simli bir makyajla çok daha eğlenceli bir hava katanlar… Hepimiz çok farklıydık ama bir şekilde aynı yerde var olabiliyor, aynı t-shirtü giyebiliyorduk. Çok mu göze parmak oldu?
M: Biraz.
Y: Bir daha deneyeyim. Farklı bir şeyler başarmak için farklı yollar izlemiş birçok insanla yanyana oturuyor, yine aynı şekilde bunu yapan bir grup kadın sporcuyu izliyorduk. Hepimizin biraz ‘fazla,’ ‘abartılı,’ ‘saçma,’ göründüğü anlar şerefine beraber gibiydik. Bu kolektifliği sevdim. Fazlaysak fazlayız, farklıysak, farklıyız. Böyleyiz, buradayız ve beraberiz… Hoşuma gitti.
M: Bence kadın olmak her gün karşımıza çıkan sınırları sorgulamak, dayatılan rollere karşı durmak ve kendi yolunu çizmek demek. Bu yolun Türkiye’deki güçlü seslerinden biri olan Ebrar’ı canlı görmek inanılmazdı. Türkiye’de her gün sesimizi duyurmak durumunda kalmanın, her şeye ve herkese direnme halinin yoruculuğu işte böyle hissedilmiyor. Birlikte yürüdüğün binlerce kişi sana güç oluyor. Hayallerini, hedefleri, kendi hikayelerini yaşayan, çevresel etkenlerden kaynaklı bunların hiçbirine yaklaşamayan, başkalarının hayalleri için çalışan, toplumsal “sınırlara” takılan, hikayesi yarım kalan, daha yolun başında olan veya sonuna gelmiş tüm kadınlar için birlikteyiz. Ve olmaya devam edeceğiz.
Çünkü kimsenin kuralları da kendi çıkarlarına göre dayattıkları fikirleri de bizi durduramaz. Deneyen olursa, buyursun gelsin. Gelenin haline de şimdiden VAH VAH.