Demirden Bir Erkek Arazisinde Şampiyon Bir Türk Kadını: Merve Güney

Merve’nin IRONMAN üzerindeki inanılmaz etkisini ve gelecek nesiller için açtığı yolu kutlamaktan heyecan duyuyorum. O, kendi sınırların ötesinde ne olduğunu keşfetti ve hayatı değişti. Bir sonraki bitiş çizgisi için sabırsızlanıyorum.
demirden-bir-erkek-arazisinde-sampiyon-bir-turk-kadini-merve-guney
Instagram: Merve Güney

Geçtiğimiz haftalarda çok sevdiğim bir arkadaşım beni aradı: “Bahar, inanılmaz bir kadın var. IRONMAN (DEMİRADAM) Fransa genel klasmanda, birinci olan ilk Türk sporcusu. Adı Merve Güney. Tanışmanı çok isterim.” Ona, kurduğu cümleyi tekrar ettirdim. Zira o cümleyi defalarca duymak ve ülkenin bu kasvetli zamanlarında umutla, keyifle dolmak istedim.

Dayanıklılığın sembolü IRONMAN’de, ilk kez bir Türk sporcusu, kendi yaş kategorisinde değil, kadınlar genel klasmanda 1. olmuş. Woah!

Merve’yi tanımayı, ilhamla dolmayı ve onu okuyanlara tanıtmayı nasıl istemem? Hatta kim istemez? Kadınların sporla, spor sayesinde yazdıkları hikayelerle güçlenmesini benden daha çok isteyen biri var mıdır emin değilim. Bu hikayeleri yazan kadınlara ve onların her şeye, herkese meydan okuyan hikayelerine hayranım. Kaynak azlığı, normlar, toplum baskısı, ayrımcılık… Hem zihinsel hem de fiziksel sınırlarını sonuna kadar zorluyorlar. Sınırların ötesinde ne olduğunu keşfettikleri için hepsiyle gurur duyuyorum. Ne sesleri gerektiği kadar duyuluyor ne de almaları gereken desteği alıyorlar. Örneğin sporla bu kadar yakından ilgilenmeme rağmen ben bu harika haberi neden duymamıştım mesela? Cevabı tabii ki biliyorum da, işte… Merve ile yaptığım söyleşi kabul ettiğimiz düzene bir başkaldırı niteliğinde bence.

IRONMAN de ne?

Bir Guardian makalesi IRONMAN’i şöyle tanımlıyor: “IRONMAN insanların bir bölümünün hayranlıkla karşıladığı, kalanının ise bunun önemli bir başarı olduğunun belli belirsiz farkında olduğu, ancak gerçekte de ne olduğunu pek anlamadığı o kelimelerden biri.”

Haksız hiç değil. Herkes IRONMAN hakkında bir şeyler biliyor ama hiçbir şey bilmiyor.

IRONMAN’in tarihi 1970’lerin sonuna uzanıyor. Yarışma toplamda 226 km’lik yüzme, bisiklet ve koşu parkurlarından oluşuyor. IRONMAN, bir günde yapılan en zorlayıcı spor yarışması. Bu parkurları 16-17 saat içerisinde tamamlayanlar IRONMAN oluyor. Merve Fransa’da, 40 dereceyi bulan zorlu hava koşullarına rağmen söz konusu parkurları 10 saat 46 dakikada bitirdi.

IRONMAN başladığından beri kadınlar erkeklerle aynı mesafelerde, aynı kurallarda ve koşullarda eşit bir konumda yarışıyor. Bu eşi benzeri görülmemiş bir şey. 1986’da Hawaii'deki IRONMAN Dünya Şampiyonası ilk kez para ödülü veriyor ve para ilk kez erkeklere ve kadınlara eşit olarak dağıtılıyor. IRONMAN böylece profesyonel yarışmacılara eşit para ödülü sunan ilk sporlardan biri oluyor. Birçok dünya şehrinde düzenlenen IRONMAN, Türkiye’de ne yazık ki yok. Sadece “yarım IRONMAN” denilen daha kolay versiyonu Antalya’da koşuluyor.

Asıl IRON kim?

Kadınlar dayanıklılık için yaratılmıştır. Aksini söyleyene asla inanmayın. Merve de söyleşide çok güzel anlamlandırdı bu söylemi. "Bu hayatta her şeye dayanmıyor muyuz?” dedi. Evet, haksızlıklara, kuralsızlıklara, kötülüklere… Kadın olmak biraz da dayanmayı beraberinde getiriyor. Dışarıdaki dünya kesinlikle erkeklerin dünyası. Böyle bir şey yapmak cesaret ister, hele ki bir kadınsanız, bu gerçekten cesaret istiyor.

Merve mesela, IRONMAN yapacağım, dediğinde herkesin tepkilerine dayanmış. Buraya kadar okuduysanız büyük ihtimalle sizin de “Bir insan neden bunu yapmak ister?” sorusu zihninizde canlanmıştır. Merve’nin bu soruya dair aşağıda verdiği cevap hayatınızın yönünü değiştirebilir. Benden söylemesi…

Merve ile nefes alamadığımız bir yaz günü, semtin tatlı kafesinde buluşuyoruz. Ben oldukça heyecanlı ve mutluyum. Sonuçta insan hayatında kaç kere IRONMAN Şampiyonu ile tanışır?  

Bir IRONMAN hayal etmesini söylediğinizde çoğu insan şişmiş, damarları belirginleşmiş, 30’lu yaşlarında kaslı bir adam hayal eder. Ben karşımda 30’lu yaşlarında muntazam vücuduyla kasları nefis, 1.65 boylarında aşırı sağlıklı, minyon ve “demir” gibi bir kadın buluyorum. Merve bana seçtiğimiz dil ve kelimelerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Hadi gelin Merve’nin hikayesiyle bolca ilham dolalım.

Medyada henüz seninle tanışmamış olanlar için kısaca kendinden bahseder misin?

Spora 6 yaşındayken Galatasaray alt yapısında yüzerek başladım. Çok güzel arkadaşlıklar kurdum. Küçükken hayatım sporla dolu geçti. Tabii ki klasik Türkiye gerçeği beni de çarptı. ÖSS sırasında yüzmeyi bıraktım. İTÜ’de okumak gibi bir hayalim vardı. İnşaat mühendisliğini kazandım. Sonra spor benim hayatımdan tamamen çıktı. Sporu bırakmamla hayatımdaki birçok denge de bozuldu. Mesela birden 15 kilo aldım. İş hayatına atıldım. Birçok kurumda yöneticilik yaptım. İşkolik bir insandım. Bir şeylerin eksik ve dengesiz olduğunu hissediyordum. Bir saat aldım ve tekrar spora başladım. 2018 gibi küçük küçük koşmaya merak sardım. Bir arkadaşım bir gün “Sen zaten yüzüyorsun, koşuyorsun da bir de bisiklet al. Triatlonu dene.” dedi. Yaşım 32’ydi. İş hayatım o dönemde çok stresliydi. O sırada eşim Murat’la tanıştım. Üç senedir IRONMAN yapıyordu. Onunla yaptığımız antrenmanlar çok hoşuma gitmeye başladı. Türkiye’deki yarım IRONMAN’e girip denedim. Tüm ekipmanlarım ödünçtü. Bitirebildim. Ben bunu yapacağım, dedim kendime. Ritüelleri, vibe’ı beni çok etkiledi. İki sene önce de kurumsal hayatı bıraktım. Benim serüvenim böyle başladı.

IRONMAN koşmak için kendi “neden”in neydi?

Tamamen kendimi “dengelemek” için başladım. Hayatımı dengelemeye çok ihtiyaç duyuyordum. Vahşi iş hayatının içinde kaybolduğumu hissettiğim çok an oldu. İş hayatındaki stresi azaltma isteğim benim pusulam oldu. En yaratıcı hissettiğim anlar koşarken, yüzerken veya bisiklete binerken oluyor. Antrenmanda ve yarışta özgürlüğüme kavuşmuşum gibi geliyor.

Nasıl bir hazırlanma gerektiriyor? Merve bu başarıya nasıl ve ne kadar sürede ulaştı?

Profesyonel destek lazım. Öyle kafana göre ben yola çıkacağım, dersen yolda kalırsın. Motor bozulur. Bir koçla çalışırken bile riskleri var ama tecrübeli birileriyle çalışmak, o tecrübeyi ondan mutlaka almak gerekiyor. Benim antrenmanlarımın dozu son iki senede arttı. Kurumsal hayatı bırakmamla antrenman saatlerimi artırabildim. Yarış ve antrenmanlara olan konsantrasyonum ise gelişti, iyileşti. Kısa yol olmadığını çok iyi anladım. Uyku düzenime çok dikkat ediyorum. Sezon dışında da haftada 20 saatlere kadar çıkan bir programım var. Yarış dönemlerinde ise bu 30 saate kadar çıkıyor. Hepsinin belli bir planı var. Dinlenmek de antrenman kadar önemli.

Yarış gününü ve hissettiklerini biraz anlatabilir misin?

Zor bir süreçten geçtik. Eşimin vizesi iki kere reddedildi. Neredeyse yarışa girmeyecektim, son derece stresliydim. Yarış tarihini de ertelemeye çalıştım ama baktım ki başvuru zamanını geçmişim, tamam, dedim gireceğim artık. Beni desteklemesi için bir arkadaşımı ayarladım. Destek bu yarışta çok önemli. Bana kaçıncı olduğumu söylemesi, arkamdaki ve önümdeki yarışçılardan haber vermesi gibi detaylar yarış içerisinde çok kritik. Yarış sabahı çok iyi odaklandım. Yediğim, içtiğim her şey plan dahilindeydi, plan dışına asla çıkmadım. Yarışta da kendime hep “Tükendin biliyorum, acı çektin çok, bu fedakarlıklar boşuna değil.” diye tekrarladım.

Yarış sırasında aklından neler geçiyordu?

Özgürlük. Geçirdiğim tüm o zamanlar, ailemin, Murat’ın ve benim yaptığımız fedakarlıklar gözümün önünden geçti. “Özgürlüğünü yaşıyorsun Merve, dayanıyoruz.” dedim. Aklımdan tek geçirdiğim buydu. El frenini çekmek o kadar kolay ki. Ben koşuda bir an pes etsem ederim yani. Hep matematik vardı aklımda. Hep kendimi kandırdım. Olay aslında biraz da biteceğine dair kendini kandırmakta.

Yarışı kazanabileceğini hangi noktada fark ettin?

Koşu parkurunda baktım herkes yürümeye başlamış. Erkeklere falan tur bindiriyorum. Ben de bu arada iyi hissetmiyorum ama arkamdaki kadınlar da aynı durumda. İlk defa ilk 3 içerisinde olabileceğimi anladım. Pes etmek yok, dedim.

Bitiş çizgisini geçerken ne hissettin hatırlıyor musun?

Son iki km kala patlayacakmışım gibi hissettim. Sanki havaya uçacaktım. Fransızlar inanılmazlar destek konusunda. Nice sokaklarından geçerken o kadar çok bağırıp desteklediler ki, bitecekken tekrar toparlandım. Ellerimi kaldırdım, bitiş çizgisinde beni destekleyen ve alkışlayan herkese teşekkür ettim. Bu anı daha önce çok hayal etmiştim. Başarmam bana inanılmaz güzel hissettirdi.

Başarının şans eseri olmadığını kanıtlama gibi bir derdin var mı?

İş hayatında bazen şans faktörü gerçekten vardır. Burada bildiğin “hard core” fiziksel ve mental dayanıklılık var. Yarış bunun sadece ödülü. Yarışa kadar olan süreç asıl IRONMAN olmanın temelini oluşturuyor. 0 şans, kocaman bir 0. Şans belki mesela şunda olabilirdi, hava çok güzel olurdu ama o da herkese güzel sonuçta.

Ironman verilerine göre, kadınlar katılımcılarının %18'ini oluşturuyor. Bu oran, 2015'tekiyle hemen hemen aynı. Kısaca bu savaş alanı kesinlikle "erkek arazisi". Kadınlar bu vahşi ortamda nesli tükenmekte olan bir tür. Kadınların bu büyüyen sporda bu kadar az temsil edilmesini nasıl yorumlarsın?

Herkesin işi gücü var. Herkes çok yoğun ama kadınlar bir başka yoğun. Evde ek olarak yapılanlar çok fazla. Kadınlar bir yerden sonra pes edebiliyor. Bisiklete binilecek rahat alanlar yok, koşarken rahatsız edilebiliyorsun. İş hayatındaki şartlar zaten kolay değil. IRONMAN kas gücü gibi görünen bir spor. Mental bariyer de olabilir bu. Yani hepsinin toplamı kadınları bu spordan uzak tutabiliyor.

Dayanıklılık antrenmanı hakkında öğrendiğin, herkesin duyması gereken en önemli "alınacak dersler" nedir sence?

Bir hedefe gitmek istiyorsanız kendinizi kısa yoldan gidemeyeceğinize dair terbiye etmeniz gerekiyor. Dayanıklılık öyle bir şey değil. Bir de disiplin büyüktür motivasyon demek istiyorum.

Hayalin nedir?

Kona’da, Hawaii’deki IRONMAN Dünya Şampiyonası’da ilk 10’a girmek. Bir de daha büyük mecralarda özellikle kadınlara ulaşmak, onları etkilemek ve onlara daha fazla ilham kaynağı olmak istiyorum. Buna liderlik eden ve ilk akla gelen insanlardan biri olmak istiyorum.

Merve’nin bu spor üzerindeki inanılmaz etkisini ve gelecek nesiller için açtığı yolu kutlamaktan heyecan duyuyorum. Merve kendi sınırların ötesinde ne olduğunu keşfetti ve hayatı değişti. Bu sefer ekim ayındaki dünya şampiyonasında yeniden meydan okuyacak. Benim zihnimde ise sadece “Merve’nin bir sonraki bitiş çizgisi ne olacak?” sorusu var.  

Nice destansı yarışlara!

Merve’den Bana Kalanlar

  1. Mutlaka bir planın olsun ve ona sadık kal.
  2. Anlamsız risklerle hayatının gidişatını sabote etme. Neyse onu olduğu gibi yaşa. Her şeyi kuralına, usulüne göre yap. Çok da “push” etme.
  3. Kısa yol arama. Aradığın o kestirme yolu hiçbir zaman bulmayacaksın. Aceleci olma. Uzun yol daha güzel.
  4. Başarıyı yeniden tanımla. Başarılı hissetmek için yaptığın her şeyin sonunda bir maddi ya da manevi kazanç olmak zorunda değil.
  5. Yolculuğa inan. Asıl başarı kendinin en iyi versiyonu olabildiğinde gelecek.
  6. Kendini bol bol takdir etmeyi ve kucaklamayı unutma.
     
PHOTO-2024-07-11-18-27-17.jpg
Bahar Ekinci Akçaoğlu
Spor Yazarı
Siyaset Bilimi mezunu. 2017’den beri freelance spor yazarı. Arka sokaklardaki yemekleri keşfetmeye tutkun bir gym rat. Basketbol aşığı. Spordaki cinsiyet eşitsizliklerine kafayı takar. Toplumsal farkındalık üzerine yazar. Planör adında hak temelli bir haber bülteninin kurucusu. Kadın, çocuk, hayvan haklarını, iklim krizini var olan tüm eşitsizlikleri dert eder.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık