Dijital Çağın Samimi Anlatıcısı: Tulu Erden

Tulu Erden, dijital üretimi yalnızca bir mecra değil, bir ifade biçimi olarak sahipleniyor. Grafik tasarımdan sosyal medyaya, sanat yönetiminden videolu anlatıya uzanan yolculuğunda her şeyi kendi filtresinden geçiriyor. “Yazıyor, çekiyor, editliyorum” demesi mütevazı gelse de, üretimlerinin arkasında ciddi bir disiplin, gözlem ve ritüel var. “Sevgili Günlük” serisiyle yakaladığı o içten ve hafif alaycı ton ise, izleyiciyle arasında kurduğu doğal bağın bir yansıması. Kendi evrenini inşa ederken mizahı, tezatları ve gündelik gözlemleri temel alan Tulu’yla, üretme halinin bir rutine değil, bir ritme dönüştüğü yerden konuşuyoruz.

UCLA'da Tasarım İletişimi ve Sanat eğitimi aldığını biliyoruz. Bu akademik geçmişin içerik üreticiliğine nasıl katkı sağladı?
Aldığım eğitim, estetik kaygıdan çok, tasarımsal çözümler üzerineydi. İletişimin nerede başlayıp nerede bittiğini daha detaylı öğrendim. Bir de "Sadece benim anlamam yetmez, izleyicime de anlamlı bir şekilde ulaşsa iyi olur" bakış açısını kazandım.
Sence, Grafik tasarım ve sanat yönetmenliği deneyimlerin, sosyal medya içeriklerine nasıl yansıyor?
Bu çok matah bir şey mi bilemiyorum ama paylaştığım her şeyi kendim yazıyor, çekiyor ve editliyorum. Her şey aynı kanaldan çıkıyor. Bu da tamamen bana ait bir evren yaratma imkanı veriyor.
“Sevgili Günlük” serin, izleyicilerle samimi bir bağ kuruyor. Bu seriyi oluştururken seni en çok ne motive etti?
Aslında bu seriyi oluştururken neredeyse hiç düşünmedim. Sadece içimden gelen belli bir yanımı göstermek istedim.
İçerik üretim sürecinde ilham kaynakların neler? Günlük yaşamından, pop kültürden veya kişisel deneyimlerinden nasıl besleniyorsun?
İki kişinin dışarıdan sohbetini dinlemeyi çok severim. Akan bir muhabbeti gözlemlemek bana çok ilham veriyor.

Yaratıcılığını beslemek için özel ritüellerin veya alışkanlıkların var mı?
Bu aralar her sabah birkaç sayfa yazıyorum. (Artist’s Way – Morning Pages)
Bir günün nasıl geçiyor? Sabah rutinin, gün içindeki aktivitelerin ve akşam dinlenme zamanların nasıl şekilleniyor?
Sabahları sakin ve minimum iletişimle geçirmeye çalışıyorum, her zaman olmuyor tabii. Sabah insanı değilim, benden verim alınamaz sabahları. Bu yüzden “morning pages” burada devreye giriyor. Köpeğimle yürüyüşe çıkıyoruz, plak dinliyorum, kahve içiyorum. Tek başıma kahvaltı etmeyi sevmem, o yüzden genelde kahvaltı yapmam. Sonra spora gidiyorum. Spordan sonra artık benden verim alınabiliyor. Tasarım işlerimi toparlıyorum, teslimlerimi yapıyorum. Bu süreç aşağı yukarı 2-3 saat sürüyor. Aynı anda ya da sonrasında içeriklerle ilgileniyorum. Bu iki alan birbirine çok geçmiş durumda ilerliyor. Sonra bir bakıyorum gece olmuş. Genelde 03:00 gibi uyuyorum.
İçerik üreticisi olmak sana özgürlük mü veriyor, yoksa sürekli bir şey üretme baskısıyla baş başa mı kalıyorsun?
Baskı altındayken üretmeme özgürlüğüm var mı?

Videolarında sıkça karşılaştığımız mizahi ve samimi anlatım tarzın, takipçilerinle aranda özel bir bağ kuruyor. Bu tarzın senin kişiliğini nasıl yansıtıyor ve takipçilerinle aranda nasıl bir etkileşim yaratıyor?
Sohbete asla ama asla hayır demem, en sevdiğim şey. İzleyicimle aramda “Sen bensin ama hiç böyle düşünmemiştim” gibi tatlı bir ortak alan var. Dijital kankalarımla tam da orada buluşuyoruz.

DM kutunda en sık aldığın cümle ne? Ve cevabın genellikle ne oluyor?
“Seninle bir kahve içmemiz gereken konular var” ya da “Benim hayatımı izinsiz paylaşman hiç hoş değil.” Benim cevabım da genelde şöyle oluyor: “Biz bu hayatı ikimiz birlikte yaşıyoruz.”
“Bugün hiçbir şey paylaşmak istemiyorum” dediğin günlerde kendine nasıl izin veriyorsun?
İstemiyorsam yapmam, yapmak zorundaysam da rezalet yaparım.

Kendine ayırdığın “me time”ında neler yapmaktan hoşlanırsın?
Açıkçası pek “me time”ım yok, sürekli tepemde biri oluyor. Ama röportaj izlemeyi ya da konsol oyunlarına kendimi kaptırmayı çok seviyorum.
Birinden hoşlansan ve onun cevap vermesi için bir story atacak olsan, ne koyarsın? (Kedi videosu mu, cool bir şarkı mı, yoksa bir gün batımı mı?)
Mesaj atarım direkt, uğraşmam.

Tulu olarak bir dizide yer alsan, adı ne olurdu ve nasıl bir evrende geçerdi?
“Yarına Kadar Buradayım” olurdu ismi. Her gün başka biri olan bir karakter olurdum. Her bölüm yeni bir hayatın ilk günü gibi başlardı. Bir bölümde popstar olurdum, diğerinde garson, bir sonrakinde kurgu yazarı… (Lütfen bu eşsiz fikrimi kimse çalmasın, gerçekten sorun yaşarız.)
Stilini içinde hiçbir moda terimi geçmeyen üç kelimeyle tanımlasan, bu kelimeler hangileri olur?
Sasuke, Sakura, Naruto
Peki sana göre stil mi kişiliği yansıtır, kişilik mi stili yönlendirir? Sen hangisinin peşinden gidiyorsun?
Stil her zaman kişiliği yansıtır mı, emin değilim. Kişilik stili yönlendiriyorsa, bu da kişiyi biraz tahmin edilebilir yapıyor. Ben genelde tezatların peşinden giderim.

Cosmo ile geçirdiğin bu güne günlüğünde yer verecek olsan, neler yazardın?
Uff bugün yine herkes beni konuşuyoo…
Levi’s’ın keten + denim koleksiyonu gibi, hafif, rahat ama cool bir gün tarif etmeni istesek? Nerede başlar, nasıl biter?
555’imi giyerek başlar, 555’imi çıkararak biter.
Kendini üç kelimeyle tanıtmanı istesek ama bu üç kelime: bir emoji, bir şarkı ismi ve bir kahve siparişi olmak zorunda. Ne seçersin?
🥲, ZEN, doubleshot iced shaken espresso
Yazar: Yiğitcan Genç
Fotoğraf: Ceren Günsal
Styling: Rüya Tekçe
Styling Ekibi: Emine Şevval Nadir
Tüm Kıyafetler: Levi’s