Chiara 2.0: Tahtını Geri Alan Kadın

İtalyan moda sahnesinin küresel influencer’ı Chiara Ferragni, kariyerinin en çalkantılı yılından sonra sessizliğini Cosmopolitan Türkiye için bozdu. Milano’da buluştuk, yeniden başlama gücünü konuştuk.
2009’da, modaya tutkuyla bağlı bir hukuk öğrencisiyken ‘The Blonde Salad’ adlı blogunu açtığında ne sosyal medya bugünkü gibiydi, ne de ‘influencer’ kelimesi dünyanın en çok kullanılan sözcüklerinden biriydi.
Ferragni, hem zamanlamasıyla hem çalışkanlığıyla hem de özel hayatını açıkça paylaşma konusundaki bonkörlüğüyle kısa sürede dijital dünyanın en dikkat çekici isimlerinden biri oldu. Sosyal medyada 29 milyonu aşkın takipçiye ulaştı. Sadece kıyafetlerini değil, hayatını, fikirlerini, seçimlerini ve ailesini de milyonlarla paylaştı. Harvard Business School’un hakkında vaka analizi yaptığı ilk blog yazarı oldu. Vogue’un kapağında yer alan ilk dijital figür olarak moda dünyasının kodlarını yeniden yazdı. Dior, Lancôme, Tod’s gibi global devlerle iş birliği yaptı.
Henüz yirmili yaşlarının sonunda, adını taşıyan bir marka kurdu. Kendi stilini, içerik anlayışını ve girişimciliğini birleştirerek, geleneksel medyanın dışında kendi imparatorluğunu kurdu.

Düşüş, 2023’ün sonlarına doğru başladı… Son bir yıl içinde skandallar, yasal süreçler, markalarla iptal olan iş birlikleri ve kamuoyunun gözleri önünde sona eren bir evlilik yaşadı. Sessizleşti. Geri çekildi. Ve şimdi ayağa kalktı. Kendini, hayatını ve yıkılanları yeniden kurmaya başladı. Tam da bu noktada yollarımız kesişti. Cosmopolitan Türkiye’nin ilk uluslararası kapak yıldızı olmasını istedik çünkü Cosmo’nun ilgilendiği şey kusursuzluk değil, dayanıklılık. Yani sadece güçlü kadınlar değil, gücünü yeniden inşa eden kadınlar. Kırılmış ama toparlanmış olanlar. Ve Chiara Ferragni hayatının bu döneminde, tam da böyle bir kadın.

Röportajın muhteşem fotoğraflarını İtalyan fotoğraf sanatçısı Michele Roma çekti. Sorular benden geldi. Özel hayatından fazla konuşmadık. Zaten onun anlatmak istediği de benim merak ettiğim de şuydu:
Yüz binlerce kişinin yapmak istediğini nasıl o yaptı?
İşine nasıl baktı?
Zamanını nasıl yönetti? Düşünce nasıl kalktı?
Kontrolü nasıl yeniden ele aldı?
Bugün sosyal medyada neyin güzel, neyin başarılı, neyin ilham verici sayıldığını belirleyen estetik dilin çoğu, farkında olmasak da Chiara’nın yıllar önce attığı adımların izini taşıyor. Ama bu röportajı asıl değerli kılan şey, o adımların hangisinde tökezlediğini, hangisini yeniden attığını ve hangisini artık atmamayı seçtiğini açıkça anlatması oldu.
Söz Chiara’da.

2009’a dönelim… ‘The Blonde Salad’ın sadece kişisel bir blog değil de, daha fazlası olabileceğine seni inandıran ilk işaret neydi?
Dönüm noktası, takipçilerden gelen tepkilerdi. Blogu açmadan önce de Flickr ve Lookbook gibi platformlarda her gün bir şeyler paylaşıyordum. Orada beni gerçekten takip eden bir kitle oluşmuştu, aralarında eleştirenler de vardı. 2009’da kendi alanımı yaratmak istedim. Sadece görsellere değil, anlatmak istediğim hikayeye de tam anlamıyla yön vermek istiyordum. ‘The Blonde Salad’, kısa sürede ikinci evim gibi oldu. İnsanların her gün girip hayatımdan bir şeyler takip edebildiği bir yer. O devamlılık ve samimiyet, markaların beni ciddiye almasını sağladı. Blogger’larla çalışmanın hâlâ alışılmadık olduğu bir dönemdi. Ama topluluğum bana inandı. Gerçek farkı yaratan da bu oldu.

Yıllardır insanlara ilham veriyorsun, küresel bir markaya dönüştün. Sence bu hikayede en az kıymeti bilinen yeteneğin neydi?
Sabır. Herkes hızlı sonuç görmek ister ama ben “anlık başarı” peşinde olmadım. Başladığım günden beri hep şunu düşündüm: Bugün yaptığım şey, yarın hâlâ geçerli olacak mı? O yüzden önüme gelen her projeyi kabul etmedim. Bazen çok büyük bütçelerden, bazen herkesin “evet” dediği şeylerden uzak durdum. Çünkü hedefim dikkat çekmek değil, saygı görmekti. Ve bana kalırsa, en çok değeri hak eden ama en az fark edilen şey bu: Ne zaman duracağımı, ne zaman hayır diyeceğimi bilmek.
Dijital şöhretin ömrü genelde çok kısa. Sen hem bir marka hem bir iş insanı olarak evrilmeyi nasıl başardın?
Marka tarafında işin özü hikaye anlatmak ve değer yaratmak. Havalı bir ürün ya da güzel bir ambalaj zamanla unutulur. Ama insanlar senin değerlerinle bağ kurarsa, o bağ kolay kolay kopmaz. İş tarafında ise hep hedefe odaklandım. Her süreci takip ettim, her detaya hakim olmaya çalıştım. Başkaları ne yapıyor diye bakmadım. Biz içeride neyi daha iyi yapabiliriz, ona odaklandım. Ve her zaman aklım bir sonraki adımdaydı. Çünkü bir yerde takılırsan, orada kalırsın.
Chiara Ferragni olmak hâlâ bir şey demek. Ama artık başka bir şey.
Hayli zor bir dönemden geçtin ve sonunda şirketinin çoğunluk hissesini yeniden aldın. O an ne hissettin? Güç mü, kontrol mü, sorumluluk mu?
Hepsi vardı ama en çok kontrol duygusu öne çıktı. Kendi adımı taşıyan bir markada söz hakkımın olmaması çok garipti. Bu adım sadece işin yönünü değiştirmek değil, sesimi geri almak gibiydi. Evet, büyük bir sorumluluk ama bu beni korkutmuyor, tam tersine motive ediyor. Bu markaya hâlâ kalpten inanıyorum ve artık rotayı ben çiziyorum. Henüz yolun başındayız ama büyük şeyler geliyor. Gerçekten yeni bir dönem başlıyor.

Yıllar içinde liderlik tarzın nasıl değişti? Bugün daha içgüdüsel biri misin, yoksa daha stratejik mi?
Hep içgüdülerimle hareket ettim. Ne bir yol haritam ne de bir mentorum vardı. Sadece tutkularımı — moda, seyahat, fotoğraf — bir işe dönüştürmeye çalıştım. Ama zamanla sezginin yetmediğini fark ettim. Artık daha planlı ve hedef odaklıyım. Eskiden her şeyi ben ve eski partnerim yapardık. Şimdi güvenebileceğim bir ekibim var. Sorumluluk paylaşmayı, doğru soruları sormayı ve gereksiz hatalardan kaçınmayı öğrendim. Liderlik dediğin hem kendine hem başkasına güvenebilmek. Ve bir şey daha: İlham çok ama onu projeye dönüştürebilmek için sistem şart. Hayal kurmak yetmez, onu hayata geçiren yapı önemlidir.
İş dışında seni en çok değiştiren şey ne oldu? Mesela annelik?
Annelik beni çok değiştirdi. Bana sınır koymayı öğretti. Çocuklarımla birlikteyken zihinsel olarak da orada olmayı öğrendim. Bu farkındalık işime de yansıdı. Zamanımı artık çok daha bilinçli kullanıyorum. Ne için ne kadar enerji harcadığımı seçiyorum. İşime daha odaklı ve niyetli yaklaşıyorum. Her şeye yetişmek zorunda değilim. Asıl değişim bu oldu: Gerçekten neyin önemli olduğunu ayırt edebilmek.

Zorlandığın taraflara gelelim… Eleştirilerle ya da sert tepkilerle nasıl baş ediyorsun?
Dinliyorum. Özellikle saygı duyduğum kişilerin yapıcı yorumlarını önemsiyorum. Dışarıdan gelen yorumlara da bakıyorum ama artık başka bir yerden okuyorum. Geçen yıl benim için çok zordu. Ne yapacağımı bilemediğim, kaybolduğumu hissettiğim zamanlar oldu. O anlarda hep en yakınımdakilere döndüm: Aileme, beni yıllardır tanıyan gerçek dostlarıma. Onların desteğiyle yeniden iç sesimi duymaya başladım.
‘Influencer’lık yaptığın işi hâlâ tanımlıyor mu sence? Yoksa başka bir döneme mi geçtik?
“Influencer” deyince insanlar ne yaptığımı az çok anlıyor ama artık bu kelime işimin çok küçük bir kısmı. Şu an girişimciyim, içerik üreticisiyim. Bir markanın yüzü değil, sahibi ve yürütücüsüyüm. Bence influencer dönemi geride kaldı. Şimdi mesele sadece görünmek değil, sistem kurmak. Sadece ilham vermek değil, yön vermek.

Kendi markasını kurmak isteyen genç kadınlara tek bir dürüst tavsiye verecek olsan, ne derdin?
Şöyle sorardım: “Bu ürüne gerçekten ihtiyaç var mı? Farkı ne? Beni ikna et.” Piyasa çok kalabalık ama hâlâ yer var. Yeter ki ne sunduğunu, kime sunduğunu ve neden önemli olduğunu çok iyi bil. Hedef kitleni tanı, onların dilinden konuş ve hayatlarına gerçekten dokunacak bir şey sun. Mesele sadece ürün çıkarmak değil, anlam yaratmak.
Başladığım günden beri hep şunu düşündüm: Bugün yaptığım şey, yarın geçerli olacak mı?
Bu aralar en çok hangi duygunun içindesin Chiara olarak?
Kadın olarak kendimi uzun zamandır ilk kez bu kadar dengede hissediyorum. Bu duyguyu korumak istiyorum. Çünkü dışarıdan ne görünürse görünsün, içeride sağlam hissetmenin yerini hiçbir şey tutmuyor. Chiara Ferragni olmak hâlâ bir şey ifade ediyor ama artık başka bir şey.

Bugün her şeye sıfırdan başlaman gerekse… Markanı, takipçilerini, ilişkilerini, hatta maddi gücünü kaybetsen ama hafızanı ve deneyimini korusan… İlk ne yaparsın?
Hiç düşünmeden yeniden başlarım. Her anı tekrar yaşardım. Yeniden çalışır, düşer, kalkarım. Çünkü bu yolculuk bana sadece başarıyı değil, kim olduğumu da öğretti. Ve o kişiyi yaratmak, başarı kadar değerli.
Cosmo Quiz
“Tamam, oldum ben” dediğin an?
Harvard'a gidip kariyerimle ilgili vaka analizini izlediğim an.
Arkadaşların sana nasıl sesleniyor?
Ferry ya da amore (aşk).
Gerçek yaşınla hissettiğin yaş arasında kaç fark var?
38 vs 18
Bugünkü ruh halini tek bir emojiyle anlat:
💖
Bu hafta yaptığın en Chiara’lık şey?
7 gün içinde iki farklı ülkede olmak. Bavulum yorgun.
Sahneye çıkacak olsan giyeceğin güç kombinin ne olurdu?
Omuz vatkalı blazer, yırtmaçlı mini etek, beyaz çorap ve loafer.
Eskiden göz yumduğun ama artık yanına bile yaklaşmadığın kırmızı bayrak?
Aileme ve arkadaşlarıma kötü davranan erkekler. Asla!
Kimsenin görmediği “HOT MESS” alışkanlığın ne?
Yazın dağınık saçla, makyajsız; sadece maskara ve parlatıcıyla dolaşmak.
Her seyahatte çantana attığın ama asla kullanmadığın şey?
Analog fotoğraf makinesi…
Eğer bir içecek olsaydın?
Spritz.
Ofis duvarına asacağın söz?
Güç dışarıda değil, sende!
Gözyaşını garantileyen film sahnesi?
Aslan Kralı izlerken hep ağlarım.
Şu anki hayatının soundtrack’i?
Chappell Roan – Hot to Go
CEO alter egonun adı ne olurdu?
Chiara Ferragni (Gerçekten CEO’yum lol)
Künye:
Genel Yayın Yönetmeni & Röportaj: Işıl Cinmen
Yapımcı & Kreatif Direktör: Nilufer Satorius
Fotoğraf: Michele Roma
Fotoğraf Asistanı: Emanuele
Stylist: Luigi Gaballo
Stylist Asistanı: Annamaria Chini
Chiara'nın Kişisel Stil Danışmanı: Salvatore Pezzella
Makyaj: Serhat Şen
Video: Meryem
Saç: Davide Cichello
Saç Asistanı: Thomas Nastro
Digitech: Riccardo Capretta
Post-prodüksiyon: Numérique
Işık Asistanı: Emanuele cappelletti
Mekan: Cross Studio Milano