İki Dünya Arasında, Tek Bir Ruhla: Ece İmre

Bir yanda akademik disiplinin içinde bilimle nefes alan bir doktor adayı, diğer yanda üretmeyi seven, ilhamı hayatın küçük anlarında bulan yaratıcı bir ruh. Ece İmre’nin dünyasında sınırlar değil, denge var.
Fotoğraf: Yağmur Genç
Fotoğraf: Yağmur Genç

Zihnini bilimin soğukkanlı notalarına, kalbini ise yaratıcılığın içten melodilerine teslim eden bir isimle birlikteyiz. Diş hekimliği doktorası gibi analitik bir yolculuğun tam ortasında, bazen granola yaparken, bazen not defterine düşen bir cümlede ilhamı bulan, kendini kutulara sığdırmayan bir Ece İmre var karşımızda. Güne sunumla başlayıp akşamını bir tarif videosuyla noktalayabiliyor, ama bu çok yönlülük onun doğasında. Her an üretmeye zorlayan dijital dünyanın yükünü, içtenlikle kurduğu bağlarla hafifletmeyi başarıyor. Belki de onu izlerken hissettiğimiz o dingin enerji, tam da bu dengeyi bulmuş olmasından geliyor. Şimdi, hem ekranların tanıdık yüzü hem de kendi yolculuğunun sadık yürüyücüsü olan Ece’nin dünyasına birlikte adım atıyoruz. 

Seni sosyal medyada enerjin, tarzın ve ilham veren içeriklerinle tanıyoruz. Ama biraz daha derine inelim. Ece İmre’yi sen nasıl tanımlarsın? Seni sen yapan şeyler neler?

Kendimi  tanımlarken “çok yönlülük” sanırım en doğrusu olur. Ben hem bilimsel bir dünyada, yani diş hekimliği ve ortodonti doktorasında, hem de yaratıcı bir evrende, yani sosyal medyada içerik üretirken yaşıyorum ve bu iki alandan da besleniyorum. Beni ben yapan en önemli şey, her ne yapıyorsam ona tutkuyla sarılmam. Akademik hayatımda disiplinli, araştırmacı ve azimliyim; içerik üretirken ise enerjik, yaratıcı ve samimi olmaya özen gösteriyorum.Kendimi sınırlandırmayı, ilgi alanlarımı tek bir kutuya sığdırmayı sevmiyorum. Sabah bir araştırma sunumuna hazırlanıp öğleden sonra granola tarifimi paylaşabilirim… Bu dengeyi seviyorum. Ve en önemlisi, kendim olmayı, gerçek duygularımı paylaşmayı ve insanların hayatına küçük de olsa dokunmayı çok önemsiyorum.

IMG_8743.JPG

Sosyal medyada her zaman pozitif ve enerjik görünüyorsun. Peki, ilham bulmakta zorlandığın anlar oluyor mu? Bu anları nasıl aşıyorsun?

Tabii ki oluyor! Sosyal medyada her zaman enerjik görünsem de elbette motivasyonumun düştüğü, içime kapandığım zamanlar oluyor. Bazen yaratıcı bir boşluğa düşüyorum, bazen de duygusal olarak kendimi yorgun hissediyorum.

Bu anlarda kendime durma izni veriyorum. Sessizleşmek, kendimi sosyal medyadan biraz çekmek, sevdiğim şeylere dönmek bana iyi geliyor. İlhamı zorlamaktan yana değilim; onun yerine kendimi beslemeyi seçiyorum. Çünkü için neyle doluysa, dışarıya da o taşıyor. O yüzden önce içimi dengelemeye çalışıyorum. Ve en önemlisi, takipçilerimle gerçek ve samimi bir bağ kurduğum için, onlara kendimi zorla gülümseterek değil, gerçekten iyiysem o enerjimi paylaşmak istiyorum.

Diş hekimliği doktorası yaparken bir yandan da içerik üretmek… İkisi de bambaşka disiplinler. Bu iki alan arasında nasıl bir denge kuruyorsun? Günün hangi saatinde hangi kimliğe bürünüyorsun?

Gerçekten de iki farklı dünya gibi görünüyor ama ben bu iki alanın birbirini dengelediğine inanıyorum. Akademi tarafım daha analitik, sabırlı ve disiplinliyken; içerik üreticisi yanım daha yaratıcı ve spontan. Bu iki kimlik aslında gün içinde birbirine nefes aldırıyor.

Hafta içi 9-5 tamamen doktora öğrencisi Ece’ye ait oluyor. Klinik, sunumlar, araştırmalar… O saatlerde kafamı tamamen bilimsel moda alıyorum. Akşamları ve hafta sonları içerik üreticisi kimliğime geçiş yapıyorum.Planlama bu noktada hayatımı kurtaran şey. Haftalık takvimim neredeyse askeri düzende. Ama bu düzen bana hem alan yaratıyor hem de her iki tarafımı da beslememe olanak tanıyor. Bir gün klinikten çıkar çıkmaz video çekmeye koşturmuş olabilirim ama sonunda hem aklım hem kalbim dolu oluyor.

IMG_8728.JPG

İki farklı alanda üretken olmak zorlayıcı mı, yoksa seni daha dengede ve mutlu hissettiren bir şey mi?

Zorlayıcı olduğu zamanlar elbette oluyor, özellikle her iki alanda da üretken olmaya çalışırken enerjimi doğru yönetmem gerekiyor. Ama bu çeşitlilik beni besliyor.Akademi bana anlam katıyor, içerik üretmek ise enerjimi yükseltiyor. Birlikte düşündüğümde kendimi daha dengede, daha canlı ve genç hissediyorum. Kısacası: Evet, zor ama çok seviyorum.

IMG_8732.JPG

Sosyal medya ve gerçek hayat arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsun? Dijital dünyanın seni en çok zorlayan tarafı ne?

Sosyal medyada her şey çok hızlı ve estetik odaklı; ama gerçek hayatta bazen durmak, derinleşmek, düşünmek gerekiyor. Gerçek hayatımda kaliteli zaman geçirmek, sevdiklerimle olmak, kendimle baş başa kalmak bana o dijital yoğunluğu dengeleme gücü veriyor.

Dijital dünyanın beni en çok zorlayan tarafı kesinlikle sürekli üretme baskısı. Bazen sadece yaşamak, paylaşmadan yaşamak istiyorum ama “bir şey kaçırıyor muyum?” duygusu sosyal medyada çok güçlü.Bunu aşmak için kendime alan açmayı öğrendim. Sessiz kalmayı, ara vermeyi, her anı içerik yapmak zorunda olmadığımı hatırlamayı... O zaman hem daha gerçek hem de daha iyi hissediyorum.

IMG_8733.JPG

“Diş hekimi kimliğimle influencer kimliğim şu noktada buluşuyor” dediğin bir an var mı?

Bir hastanın yeni gülüşüyle aynaya güvenle bakmasıyla, bir takipçimin “senin enerjin bana ilham veriyor” demesi aslında aynı şeye çıkıyor: Birine iyi hissettirmek. İster klinikte olayım ister ekranda, amacım hep aynı:  insanların kendilerini daha iyi ve güçlü hissetmesini sağlamak.

IMG_8736.JPG

Stilini üç kelimeyle nasıl tanımlarsın?  

Rahat, özenli, zamansız.

Sonsuza kadar tek bir deseni ve rengi kullanma hakkın var. Bunlar neler olurdu?  

Pötikare ve beyaz.

Gün içinde kendine ilham bulmak için yaptığın en küçük ama en etkili şey nedir?

Gün içinde ilham bulmak için yaptığım en etkili şey: telefonuma notlar almak. O an aklıma düşen bir fikri, bir duyguyu ya da sadece güzel bir cümleyi bile yazdığım için notlarımı okumak bana yeni bir şey üretme isteği verebiliyor.

Sabah mı, akşam mı daha üretkensin? En çok hangi saatlerde kendini yaratıcı hissediyorsun?

Ben kesinlikle sabah insanıyım. Erken uyandığım için her şeye yetişebildiğimi düşünüyorum. Hafta içi her gün 6’da uyanıyorum. Sabah sessizliğinde kendimi en üretken ve yaratıcı halimde hissediyorum.

Giyinmek senin için bir rutin mi, yoksa bir kendini ifade etme biçimi mi? Kendini en “Ece” hissettiğin tarz hangisi?

Giyinmek benim için o günkü ruh halimi ve enerjimi yansıtmanın en keyifli yolu. Kendimi en “Ece” hissettiğim tarz ise rahat ama özenli parçaların bir araya geldiği o denge. Daha sade kıyafetleri aksesuarlarla parlatmaya bayılıyorum. Renkli bir çanta, farkı bir gözlük.. Minik detayların öne çıkmasını çok seviyorum.

IMG_8742.JPG

Gardırobunda en fazla hangi renk var? Ve sence bu rengin ruh haline etkisi ne?  

Kesinlikle dolabımda en çok beyaz renk var. Beyaz basic tshirtler bir dolabın olmazsa olmazı zaten. Yaz kış sıkça giydiğim için çok fazla beyaz t-shirt ve pantolonum var. Beyaz kıyafetlerin içinde kendimi çok iyi ve temiz hissediyorum.

Modanın ve sosyal medyanın bu kadar hızlı değiştiği bir dönemde, kendi tarzını ve vizyonunu nasıl koruyorsun?

Ben kendi tarzımı “neyle iyi hissettiğim” üzerinden şekillendiriyorum. Trendleri takip ediyorum ama onlara körü körüne kapılmak yerine, içime sinen parçaları kendi stilime uyumlamayı seviyorum. Çünkü kendim gibi hissedemezsem, güzel de hissedemiyorum.Bence özgün kalmak, trendlerle yarışmaktan daha değerli.

Diyelim ki bir film karakterisin… Hangi tür filmde oynardın ve stilin nasıl olurdu?

Kesinlikle bir müzikalde oynamak isterdim. Hiç şarkı söyleyemiyor olsam da sonuçta hayal ediyoruz… Bazen parıltılı kabarık elbiseler, bazen rahat ama şık parçalar giydiğim bir müzik hayal ettim..  

Yazar: Yiğitcan Genç 
Fotoğraf: Yağmur Genç 
Styling: Rüya Tekçe 
Styling Ekibi: Emine Şevval Nadir
Tüm Kıyafetler: Forever 21  

yigitcangenc1
Yiğitcan Genç
Yazar
Yiğitcan Genç, dergicilik hayatına bone Magazine & Curated Magazine dergilerinde başladı. Bant Mag., Dadanizm, L'Officiel Hommes Türkiye, Based Istanbul ve GQ Türkiye gibi yayınlarda editörlük yaptı. Dijital dünyada güçlü editoryal içerikler yaratmanın önemine inanarak üretimine devam ediyor.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık