Yıldızlar, Semboller ve İçgüdüler: Ezgi Sezer

Ezgi’nin hem kendine hem de geçmişine doğru çıktığı yolculuk, Esora’yla birlikte bir masal anlatıcılığına dönüşüyor.
Fotoğraf: Yağmur Genç
Fotoğraf: Yağmur Genç

Hamam tavanındaki yıldız desenlerinden bir yürüyüşün sessizliğine, eski bir kitapta keşfedilen uydurma bitkilerden köpeği Arlo’ya kadar…  Tasarımcı ve Esora’nın kurucusu Ezgi Sezer’in ilhamı, her anın içinde saklı. Modern sembolleri kişisel imgelerle buluşturduğu tasarımlarında, kendi iç dünyasını hem koruyup hem de dönüştürerek anlatıyor. Kararlarını sezgileriyle alan, üretim sürecinde sınır tanımayan ve “kendim olabildiğim tek yer burası” diyen Ezgi’yle; mitoloji, müzik, yalnızlık ve yaratıcılık ekseninde şekillenen o büyülü dünyaya adım atıyoruz. Yosun yeşilleri, uçuşan danteller, çizgi dışı hayaller… Esora’nın evreni biraz Ezgi’nin iç sesi, biraz içimizde bir yerlere dokunan o tanıdık sezgi, biraz da her kadının kendi hikayesini yeniden yazdığı bir masal gibi.

Kendini tarif etmek zor biliyoruz ama senin içinden gelen o tanımı merak ediyoruz. Sana göre Ezgi kimdir?

Bu soruya vereceğim cevap dönemden döneme değişebilir çünkü hayatımın farklı evrelerinde farklı kimliklere bürünebiliyorum. Ama en özünde, kendi hayal dünyasında yaşayan, bunun farkında olan ve o dünyayı gerçeğe dönüştürmek için çabalayan biriyim diyebilirim. I'm just a girl <3

Tasarımcı, girişimci, hayalperest... Sen kendini en çok hangi kelimeyle anlatırsın? Yoksa yeni bir kelime mi yaratmalıyız senin için?

Bu noktada kendimi tek bir kelimeyle anlatacak olsam, o kelime kesinlikle Esora olurdu. Çünkü içinde hem hayalperest, hem tasarımcı, hem girişimci, hem de genç bir kadın var. Tüm hislerimi, hayat deneyimlerimi ve sevdiğim şeyleri tek bir çatı altında topladığım için, beni en iyi Esora özetliyor diyebilirim.

DSCF0530.jpg

Senin için "yaratıcı olmak" ne demek? Bu, giyinme biçimine mi yansıyor, hayata bakışına mı?

Giyinişimi aslında hayata nasıl baktığım belirliyor. Sabah nasıl hissederek uyanıyorsam, o şekilde giyiniyorum. Bence yaratıcı olmak da, hayatın bu gelgitleri içinde kendin için bir vaha yaratabilmek demek.


Ezgi sabah kalktığında önce kahvesine mi sarılır, yoksa not defterine mi? Gün senin için nasıl başlıyor?

Maalesef ki telefonumla başlıyor. DM, mesajlarım ve TikTok arasında hızlıca bir geziniyorum. Sonrasında kahveme sarılıyorum. Hedefim ise Sanatçının Yolu kitabına başlamak ve uyanır uyanmaz defterime tüm düşüncelerimi dökmek.


Esora’yı kurmaya nasıl karar verdin? Bu yolculukta seni en çok motive eden şey neydi?

Farklı markaların briefleriyle çalışmaktan bunaldığım, kendimi ifade edemediğimi düşündüğüm bir dönemdeydim. Yaşadığım duygusal bir buhran sırasında (hamamda göbek taşında yatarken) artık bir aksiyon almak zorunda olduğumu fark ettim. O gece uykuya dalmadan önce “takı markası kuracağım” dedim ve sabah uyandığımda bunun için çalışmaya başladım. Her ne kadar bir günde verilmiş bir karar gibi görünse de, aslında Esora kendimi bildim bileli belleğimde biriktirdiğim her şeyin bir dışavurumu. Beni en çok motive eden şey ise, tasarım sürecinden üretime kadar her şeyi tamamen kendi bildiğim gibi yapabiliyor olmak. Kendim olabilmek ve özgür hissetmek.

DSCF0038.jpg

Yeni bir koleksiyon oluştururken ilhamını nereden alıyorsun? Tasarım sürecinde seni en çok heyecanlandıran aşama hangisi?

Aslında her seferinde değişiyor. Şu anda üzerinde çalıştığım koleksiyonun ilhamı, arkadaşlarımın dükkanında olan "sen bunu seversin" diyerek bana verdikleri eski bir kitaptan çıktı. Kitap, uydurma bitkiler ve onların çizimlerinden oluşuyor ve ilk gördüğüm anda dünyam aydınlandı. Markayla özdeşleşmiş tavşanımızın ilham kaynağı ise köpeğim Arlo. Fikirlerin nereden geleceğinin hiç belli olmaması ve bu fikirlerin gerçek bir ürüne dönüşmesi beni en çok heyecanlandıran şey

Esora’da dikkat çeken semboller ve modern çizgiler nasıl bir araya geliyor? Güneş ikonunu çok fazla görüyoruz bunun senin için nasıl bir anlamı var?

Geriye dönüp baktığımda, az önce bahsettiğim hayatımı değiştirmeye karar verdiğim o gün hamamda yatarken tavanındaki yıldızların bana ilham verdiğini fark ediyorum. Koleksiyonu tasarlarken çizdiğim ilk şeylerden biriydi ve o an nereden geldiğini düşünmemiştim. Çocukluğumdan beri baktığım her şeyde bir yüz, bir göz ya da burun görürüm ve elim her kalem tuttuğunda bunları çizerim. Bu imgeleri artık hayatımın her gününde üzerimde taşımak istedim ve böylece Esora’da sembollere dönüşüp ürünleştiler.

DSCF0335.jpg

Tasarımlarında hep bir hikaye var, bazen bir mit, bazen bir içsel dönüşüm… Peki kendi hayat hikayende şu an hangi evredesin?

Şu anda yeniden doğduğum bir evrede olduğumu hissediyorum. Bildiğim her şeyi geride bıraktım, büyük riskler aldım ve sonunu pek de göremediğim bir yolculuğa çıktım. Bu belirsizlik zaman zaman beni tedirgin etse de, çoğunlukla heyecanlandırıyor.


Esora bir karakter olsaydı nasıl biri olurdu? Kafasında ne var, müzik listesinde kim var, nasıl yürür?

Muhtemelen sadece uçuşan etekler ve elbiseler giyerdi. Genel olarak dingin bir enerjisi olurdu. Kafasında, bir sonraki öğününde ne yiyeceğini, dünyaya geliş amacını ve o gün havanın ne kadar güzel olduğunu aynı anda düşünürdü. Mutlaka biraz dikkat dağınıklığı da vardır. Kalabalıkların arasında hızlı adımlarla yürür, ama doğanın içindeyse her detayı inceleyerek yavaş yavaş ilerlerdi. Müzik listesinde ise Solange, Sade, Fleetwood Mac ve Amy Winehouse ağırlıkta olurdu.

DSCF0377.jpg

İlham kaynakların arasında mitoloji, semboller ve doğa dikkat çekiyor. Ama gerçek hayatta seni en çok besleyen şey nedir? Bir yürüyüş mü, iyi bir film mi, yoksa yalnızlık anları mı?

Günlük hayatta gördüğüm, duyduğum, biriktirdiğim her şey, yalnızlık anlarında farklı şekillerde ortaya çıkıyor ve bana ilham oluyor. Bazen tüm ilham beklentimi bu yalnızlık anlarına bağlıyorum ama sonrasında paralize oluyorum. Sonra “5 dakika yürüyeyim, biraz arkadaşlarımı göreyim” diyorum ve kendime geliyorum.

DSCF0925.jpg

Takıların arasında “beni her zaman iyi hissettirir” dediğin o parça ne? Ve neden hala onunla bir bağın var?

İlk çıkan koleksiyonun tamamıyla özel bir bağım var. Ama bir parça seçecek olsam, All Seeing kolyem derdim. Birçok gözden oluşan bir zincir bu. Sanki etrafımda bir koruma kalkanı oluşturuyormuş gibi hissettiriyor. Boynumda ilk numunesi var. Elime geçtiği günden beri hiç çıkarmadım.

Şu an hayatının soundtrack’i olan şarkıyı sorsak? Ve küçük bir moodboard hayal etmeni istesek, Renkler, kumaşlar, şehirler neler eklemek isterdin?

Hayatımın soundtrack’ini seçmek çok zor çünkü en sevdiğim şeylerden biri, hayatımın dönemlerine özel playlistler hazırlamak. Ama mutlaka bir şarkı seçeceksem, son hazırladığım listeden Maggie Rogers - Alaska derim.

Şu an üzerinde çalıştığım koleksiyonun etkisiyle, zihnimde yosunlar, ağaçlar, yapraklar, çiçekler, yeşil ve pembe tonlar, çeşit çeşit hayali yaratıklar dolaşıyor. Tüm bunlarla birlikte danteller, uçuş uçuş şifonlar ve zincir zırhlar yan yana duruyor. Gerçek bir şehirden çok, Esora’yı bir masal diyarı olarak hayal ediyorum. Moodboard’umda o diyarın şatoları ve gizli bahçeleri var.

DSCF0169.jpg

Sence bir tasarımcı olarak en güçlü yanın ne? Ve bu yan, seni bir marka kurucusu olarak nerelerde zorladı, nerelerde kurtardı?

Belki en güçlü yanım değil ama kesinlikle kendimi en şanslı hissettiğim şey, çok kişisel anlamlara sahip imgeleri ürünleştirebilmek ve bu ürünlerin insanların hayatlarında bambaşka anlamlara dönüşmesini izleyebilmek. Tasarımlarımı severek ve her gün kullanan insanlar görmek çoğu zaman gerçek değilmiş gibi geliyor. Bu yüzden kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum.

Zorlandığım nokta ise, yeni bir şey yaparken yine aynı hissi yaratabilir miyim, aynı bağı kurabilir miyim gibi kaygılar oluyor. Ama müşterilerimden gelen sevgi, ilham ve bağlılık her gün markamı yeniden var ediyor ve beni bu yolda tutuyor.

Cosmopolitan kadınları özgür, yaratıcı ve kendi yolunun ilhamını takip eden kadınlar. Onlara “Bu yolun başındayken bilseydim keşke” demek istediğin neler var? Küçük bir not düşmek ister misin?

Bazı insanların, kağıt üzerinde sizden daha uzun süredir benzer işleri yapıyor olması, her şeyi sizden daha iyi bildikleri anlamına gelmez. O kişi kim olursa olsun -gerektiğinde- kulaklarınızı kapamaktan çekinmeyin.

Ve dünyanın belki de en büyük, en doğru klişesini hatırlatmak isterim: İçgüdünü her zaman dinle. Benimki beni hiç yanıltmadı.

yigitcangenc1
Yiğitcan Genç
Yazar
Yiğitcan Genç, dergicilik hayatına bone Magazine & Curated Magazine dergilerinde başladı. Bant Mag., Dadanizm, L'Officiel Hommes Türkiye, Based Istanbul ve GQ Türkiye gibi yayınlarda editörlük yaptı. Dijital dünyada güçlü editoryal içerikler yaratmanın önemine inanarak üretimine devam ediyor.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık