Sokak Hayvanları Sahipsiz Değil

Birileri çıkıp “sahipsizler” diyor. Hayır. Ben çıkacağım sahip. Biz çıkacağız.
YAZAR:
sokak-hayvanlari-sahipsiz-degil
Nicholas Chase | Getty Images

Küçüklüğümden beri sokak hayvanlarıyla iç içe büyüdüm. Babamla her yürüyüşümüz, onlarla dolu bir maceraya dönüşürdü. At kırması diyebileceğimiz kadar büyük kangalları minik bir bebekmiş gibi sevmeden, en az üç kediyi kucağıma almadan ya da sevmek için martıların peşinden koşmadan eve döndüğüm çok az gün vardır. Belirli sokaklarda beslediğimiz belirli "bebeklerimiz" vardı. Onları görmek, onlarla birkaç dakika geçirmek bile günümü güzelleştirirdi. O yürüyüşleri sırf bu yüzden dört gözle beklerdim.

Hayvan sevgisi bana çocukken içgüdüsel olarak geçti, ama yıllar geçtikçe bu sevgi daha bilinçli bir sadakate dönüştü. Sokakta bir kedi ya da köpek gördüğümde hâlâ dayanamam, mutlaka elimi uzatırım. "Isırır", "pirelidir", "hastalık taşır" gibi uyarılara hiçbir zaman kulak asmadım.

Zamanla o tanıdık yüzlerin azaldığını fark ettim. O çok sevdiğim bebeklerden bazıları bir gün yok oldular. Ne olduğunu bile bilemedim. Bu eksilme, içimde tarif edemediğim bir boşluk yarattı. Sonra büyüdüm. Babamla birlikte pitbull cinsi bir köpek sahiplendik  (bu konuyla ilgili acımasız yasalara girmeyeceğim bile). Annemle tekir bir kedi sahiplendik. İkisi de küçücüktü, sokaktan gelmişlerdi, sahipsizdi sözde. Oysa biz onlara değil, onlar bize yuva oldu. Bugün hâlâ birlikteyiz. Ne kadar çok sevdiğimizi tarif etmek mümkün değil. Eğer onları sahiplenmeseydik ne olurdu, bilmiyorum. Düşünmek bile istemiyorum.

Bu yüzden bugün, Anayasa Mahkemesi’nin sokak hayvanlarının “uyutulmasını” da içeren yasaya yönelik iptal başvurusunu reddetmesi beni derinden yaraladı. Çünkü bu karar, bir yasa maddesinden çok daha fazlası. Bu, sokakta doğmuş, sokakta büyümüş, sokakta yaşamak zorunda kalmış binlerce cana bir ölüm fermanı. Patili bebeklerimizin ölmeye değil, sıcak yuvalarda huzurla uyumaya hakkı var.

Türkiye olarak sokak hayvanlarına gösterdiğimiz sevgiyle bilinen bir ülkeyiz. Bu sevgiyi dünyaya göstermiş, sokaklarımızı kedilerle, köpeklerle paylaşmış bir toplumuz. Şimdi neden birden bire bu hayvanları yok etmenin yollarını arıyoruz? Neden bir sorun olarak değil, bir sorumluluk olarak bakmıyoruz onlara?

Evet, çözülmesi gereken meseleler var: Güvenlik, sağlık, kontrolsüz üreme. Ama çözüm "uyutmak" değil, yaşatmak. Sığınaklar kurulabilir, kısırlaştırma yaygınlaştırılabilir, sahiplenme teşvik edilebilir. Asıl sorun, çözüm yolları değil, çözmek istemeyen zihniyetlerde.

Unutmayalım, sokak hayvanları sahipsiz değil. Onlar bizimle yaşadılar, bizimle büyüdüler. Birlikte sokaklarda ağladık, güldük. Soğukta aynı kaldırımı paylaştık, yazın aynı gölgede serinledik, bir kere sevdik diye günlerce evimize bıraktılar bizi. O bebeklerin her biri bir mahallelinin sevgilisi, bir çocuğun oyun arkadaşı, bir insanın yoldaşı oldu.

Birileri çıkıp “sahipsizler” diyor. Hayır. Ben çıkacağım sahip. Biz çıkacağız. Sahipsiz hayvanları belki uyutabilirsiniz ama sokaktaki bebeklerden hiçbiri sahipsiz değil. Biz buradayız.

Onlar bizimle var, biz de onlarla. 
 

selin-sumer.jpeg
Selin Sümer
Editoryal Stajyer
Reklamcılık, iletişim ve marka yönetimi alanlarında staj yaparak deneyim kazanmış olan Selin, şu an Cosmopolitan Türkiye'de editöryal stajyer olarak çalışıyor. Eğlenceli, dinamik ve güncel içerikler üretmekten çok keyif alıyor. Hayatın eğlenceli tarafını görmeye çalışırken ilhamını hayatın içinden yakalamayı seviyor.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık