O Tatlı ve Gıcık Duygu: İlişkilerde Kıskançlık

Kıskançlık… Hepimizin içinde gizli gizli dolaşan o tatlı-gıcık duygu. Bazen ufak bir alarm çalar, bazen de patlamaya hazır küçük bir bomba gibi olur. Kafayı taktığımız, kendimizi sorguladığımız, ama bir yandan da “Bu da aşkın gerçeği” dediğimiz o hallere göz atalım, çünkü dürüst olalım, hepimiz bazen biraz “messy” değil miyiz?

“Kim bu?” diye bir mesajı defalarca okumak, hatta biraz fazla merak edip Instagram’da küçük bir dedektiflik yapmak… Kıskançlık böyle bir şey; mantığınız bazen devre dışı kalır, kalbiniz susar. Kuruntular başlar ama çoğu zaman bunların gerçeklik payı yoktur.

Partnerinizin fotoğraflarına gelen o kalpleri fark ettiniz mi? İşte o anda içinizde minik bir “drama kraliçesi” uyanır ve “sadece arkadaşlar” açıklaması yetmez. #SosyalMedyaAnalizi başlar ve iş büyür. “Neden o kişi?” diye kafa yorarsınız, bir sürü senaryo üretirsiniz. Oysa ki dedektif şapkanızı takmadan önce iletişim kurmanız, nasıl hissettiğinizi söylemeniz sizin için de daha az uğraştırıcı olur.

Bazen sinirleriniz ufak oyunlar oynamanıza izin verir, karşı tarafın ilgisini çekmek için minik hamleler yaparsınız. Bu “petty” oyunlar aslında biraz kırgınlık, biraz da sevgi karmaşasıdır. “Belki biraz dikkatini çekerim, benimle ilgilenir.” Ama bunun çözümü oynanacak oyunlar ve taktikler değil ne istediğinizle ilgili açık iletişim ve birbirinizi anlamaktır.

Bakın, kıskançlık çoğu zaman güvensizlikten kaynaklanır ama bazen sadece “Sen benim için çok değerlisin” demenin acayip dağınık bir yoludur. Tabii ki dozunu kaçırmamak lazım, yoksa ilişkiyi boğar ve yorar.

“Kiminle mesajlaşıyor?”, “Acaba beni düşünüyor mu?” diye binlerce soru dönüp durur kafanızda. Senaryo üstüne senaryo kurarsınız... Ama çoğu zaman bu kuruntular, gerçeklikle alakası olmayan korkulardır. Bunları aşmak için önce kendinize dürüst olmalısınız, kendinize güvenmelisiniz sonra da partnerinizle açıkça konuşmalısınız.

Kıskançlık geldiğinde karşı tarafı suçlamak, içinize kapanmak, ona karşılık vererek anlaşılmaya çalışmak yerine, bunu açıkça konuşmak çok kıymetli. Duygularınızı paylaşın, “Bunu hissettim” demek, karşı tarafın da sizi anlamasına kapı açar. Tabii karşılıklı güven ve anlayış olmazsa, bu mesele uzayabilir. Karşılık vermek, bazen “Bana hissettiklerini söyle” demek, bazen “Tamam, haklısın, bunu değiştiririm” demek, bazen de "Beni anla" diye sessizce bağırmak anlamına gelir. İlişkide dengeyi sağlamak için karşılıklı emek şart.

Partnerinizin arkadaşlarıyla zaman geçirmesine, sosyal hayatta aktif olmasına karışmak “hep benimle olsun” diye tutturmak boğucu olabilir. Sağlıklı ilişkilerde, sevgiyle beraber özgürlük de vardır. En çok sizinle eğlenmesini istersiniz ama hayatının başka alanlarına da saygı göstermek lazım. Çünkü iki tarafın da kendi alanlarının olması sağlıklı bir ilişki için çok önemlidir.

Kıskançlık çoğunlukla karşıdaki kişiye ya da kendine olan güvensizlikten ortaya çıkar. Ve bunun üstesinden gelmek için en önemli şey, iletişim kurmak, karşılıklı güven inşa etmek ve onu canlı tutmaktır. Güven, bir anda olmaz, zamanla kazanılır. Eğer güven yoksa, tüm taktikler, oyunlar ve stratejiler ilişkiyi yürütmek için yeterli olmaz. Bu süreçte de çok zorlamamak lazım; ilişki samimi olmalı, kendiliğinden gelişmeli.