Aşk mı, Saplantı mı? “Sevgi Bu Olmamalı” Dedirten 5 Kitap Önerisi

İlişkiler her zaman mutlu sonla bitmez. Bazen gecenin bir köründe aklımıza düşen ismi-lazım-değiller uyku düzenimizi yerle bir eder ve alınan yanlış kararlar bizi en karanlık yanımızla yüzleştirir. Yine de açıklayamadığımız bir şekilde kendimizi bu hikayelere çekiliyor gibi hissederiz, çünkü aşkın karanlık yüzü de en az romantik tarafı kadar ilgi çekicidir. İşte toksik ilişkilerin karmaşık ama bir o kadar da merak uyandırıcı yanını gösteren 5 kitap:
1. Kairos, Jenny Erpenbeck (Can Yayınları)

Genç bir kadın ve kendisinden çok daha yaşlı, evli bir adam… Berlin Duvarı’nın hala ayakta olduğu dönemde geçen Kairos, zamanın ve yanlış kararların gölgesinde kalan bir aşkı anlatıyor. Erpenbeck, aşkın giderek bağımlılığa dönüşmesini ve duygusal istismarın en ince detaylarını o kadar gerçekçi bir şekilde anlatıyor ki, okurken yer yer yumruklarınızı sıktığınızı fark ediyorsunuz. Aşkın yalnızca mutluluk değil, yıkım da getirebileceğini hatırlatan bir hikaye.
2. Adelaide, Genevieve Wheeler (Kairos Yayınları)

İlk bakışta belki sizin, belki de en yakın arkadaşınızın başından geçen sıradan bir aşk gibi görünen Adelaide’ın hikayesi, sonradan duygusal bir rollercoaster’a dönüşerek sizi duvardan duvara fırlatıyor. Masum, saf, biraz da sarhoş bir kızın, sokakta gördüğü adamı bir Disney prensine benzetmesiyle gayet sempatik bir şekilde başlayan ve yıllara yayılan bu romantik hikaye, bir yandan da bize hiçbir zaman dış görünüşe aldanmamamız gerektiğini hatırlatıyor. Modern ilişkilerde romantizmin nerede bitip bağımlılığın nerede başladığını sorgulatan bir roman.
3. Dört Odalı Kalp, Anais Nin (İthaki Yayınları)

Özellikle dönemine göre oldukça cesur işler çıkarmış olan Anais Nin’in erotik romanları, sadece cüretkarlığından ötürü değil, her kadının içine ayna tutmasıyla da övülmeye değer. Aşkı ve arzuyu en çıplak haliyle anlatan Nin, Dört Odalı Kalp’de başına buyruk, bir müzisyenle ona aşık olan bir kadını anlatıyor. Bol bol sadakatsizlik, yalan ve bir tutam da duygusal manipülasyon içeren bu hikaye, ilişkilerdeki kırılganlığı tüm karmaşasıyla gözler önüne seriyor. Lirik dili biraz yoğun ve ağır bulunsa da çoğumuzun aşina olduğu ve pek sevdiği imkansız aşk temalı kurgusuyla tek oturuşta okunacak bir kitap haline geliyor.
4. Yalın Tutku, Annie Ernaux (Can Yayınları)

Geçtiğimiz senelerde Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Annie Ernaux, 21. yüzyılın en orijinal kalemlerinden biri. “Yalın Tutku” adına kanmayın; İsimsiz bir anlatıcının evli ve yabancı bir adama duyduğu yakıcı tutku üzerinden ilerleyen bu roman, aşkın ne kadar yıkıcı olabileceğinin adeta anatomisini çıkarıyor. Ernaux, aşkı bir zafer değil, zamanla insanı tüketen bir saplantı olarak ele alıyor. Kitapta duyguların yoğunluğu o kadar sarsıcı ki, kendimizi bu ilişkinin içinde üçüncü bir kişi olarak buluyoruz. “Aşk da bir bağımlılık değil midir sonuçta?” diye soruyor Ernaux. Buyrun tartışmaya.
5. Rebecca, Daphne du Maurier (İthaki Yayınları)

Eski bir aşkın gölgesinde kalan yeni gelinin pek de tatlı olmayan telaşı… Gotik edebiyatın en unutulmaz örneklerinden biri olan Rebecca, kıskançlık ve takıntı üzerine inşa edilen bir evliliği anlatıyor. Manderley Malikanesi’nin ürkütücü atmosferinde, yeni evli bir kadının geçmişten gelen bir hayaletle mücadelesine tanık oluyoruz. Du Maurier, ilişkilerde geçmişe takılıp kalmanın nasıl bir kabusa dönüşebileceğini gösteriyor. Toksiklikten bahsetmişken… Armie Hammer’ın başrolünde olduğu, Netflix yapımı bir film uyarlaması da mevcut.