Ayşe Burçak ile Aşklar ve Hayaletler Kitabı Üzerine

Ayşe Burçak, ilk kitabı Aşklar ve Hayaletler ile hem kendi iç sesini buluyor hem de başkalarının suskunluklarını dillendiriyor.
ayse-burcak.jpeg
Fotoğraf: Ayşe Burçak

Yazmak bazen kendinden kaçmanın, bazen kendine yaklaşmanın yolu. Ayşe Burçak için ise biraz ikisi birden. Aşklar ve Hayaletler adını verdiği ilk kitabında, görünmeyen düşünceleri, bastırılan arzuları, içimize sinmeyen kararları cesurca masaya yatırıyor. Yazarken yalnızca karakterlerini değil, okuyucuyu da kendi karanlık köşeleriyle yüzleştiren Ayşe Burçak’la, yazarlık yolculuğunu konuştuk.

İlk kez “ben yazar olabilirim” dediğin anı hatırlıyor musun?

Yazarlık küçüklüğümden beri aklımın bir köşesiyle yapmak istediğimi daima bildiğim tek şeydi ama pek çaba harcamıyordum. İlk kez birkaç yıl önce katıldığım bir yaratıcı yazarlık atölyesinde ödev olarak yazdığım bir öyküyü sınıfta okuduğumda herkesin çok etkilendiğini gözlerinde gördüm. İlk kez o zaman yaşları ve arka planları birbirinden çok farklı insanlardan eş zamanlı övgüler aldım. Öyküm hakkında yapılan yorumları dinlerken “Ben galiba fena yazmıyorum ya,” diye düşündüğümü hatırlıyorum.

IMG_5360.jpeg
Ayşe Burçak

Kitapta yer alan karakterlerin çoğu alışılmadık bakış açılarına sahip. Bu karakterleri yaratırken seni en çok zorlayan ya da en çok etkileyen hangisi oldu?

Benim yazma motivasyonum tamamen bu aslında: her gün gördüğümüz insanların kimseyle  paylaşamadıkları saklı, hatta tabu düşünceleri deşmek. Kimsenin tam anlamıyla “sıradan” olduğunu düşünmüyorum ben. Benim bazı karanlık düşüncelerim var. Senin de olduğuna eminim. Bu girilmemiş bölgeleri keşfetmek, iyisiyle kötüsüyle karakterlerimi okuyucunun önünde soyup soğana çevirmek beni inanılmaz eğlendiriyor. Ağdalı bir ciddiyetle değil de hafiflikle, mizahla, önyargısız yaklaşıyorum tüm karakterlerime. Seviyorum onların içindeki karanlığı. Mesela Batık Maliyet Tuzağı’ndaki narsisist Tolga, İtiraflarım’daki dadı Melike yazarken çok eğlendiğim karakterler.

Bu dosyada yazarken en zorlandığım öykü ise “Beyza Öyle Biri Değil” oldu sanırım. Queer kimliğini kabul edemeyen genç bir kadının öyküsü o. Kendini reddedişi çok gerçek hissettirdi bana. Yaşadığımız coğrafyada daha kolay bir hayat sürmek için kendinden vazgeçen binlerce insan olduğunu tahmin ediyorum. O yüzden aylarca kafamda evirip çevirerek, özenle, şefkatle yazdım karakteri. Beyza, öykünün son cümlesiyle akıllara çakılsın istedim.

Bu kitabı okuyan biri, sayfaları kapattığında içinde neyle kalmalı sence?

Ben iyi bir kısa öyküyü iyi yapılmış bir yemeğe benzetiyorum. Tuzun tadı ağzınıza direkt olarak gelmez ama bilirsiniz, oradadır. Bazen iyi bir şeyler okuduğumda, “Çok basit görünüyor, öyleyse neden bu kadar etkilendim?” diye merak eder dururum da adını koyamam bir türlü. Bu kitabı okuyanlar da bu öyküleri iyi yapan şeyin ne olduğunu tam olarak anlayamasın, neden etkilendiğini bilemesin ama içindeki duygunun gerçekliğini unutamasın isterim. Böyle bir şeyi başarabilirsem ne mutlu bana.

IMG_5765.jpeg
Fotoğraf: Ayşe Burçak

Genç bir yazar olarak kendini bu dünyada nerede görüyorsun?

Ustaların yazdığı kitapları okumak beni hayatım boyunca hep daha mutlu bir insan yaptı. Yalnız olmadığınızı, tarihin bir noktasında birilerinin sizin aklınızdan geçenleri çoktan düşünmüş olduğunu ve bunu kağıda dökecek kadar önemsediğini bilmek muhteşem bir şey. Ben de yazdıklarımla insanlara “Demek ki yalnız değilim,” diye hissettirebilmek isterim. Özellikle gençlere. Çünkü bu ülkede onların yalnız olmadıklarını bilmeye çok ihtiyaçları var.

Elinizdeki telefonu derhal bırakın.

Yazmak isteyip bir türlü başlayamayanlara ne söylemek istersin?

Bu sorunun cevabı çok basit ama dikkatimiz sürekli dağıtılırken uygulaması epey zor. Düzenli olarak üretmeyi senelerce erteleyip durmuş bir insan olarak söyleyebileceğim tek şey: elinizdeki telefonu derhal bırakın.😊 Gerçek insanları dinleyin, anlamaya çalışın. Sadece arkadaşlarınızla değil. Çemberinizin dışında kalanlarla da konuşun. Ne söylüyorlar, konuşurken hangi sözcükleri seçiyorlar, dertlerini nasıl ifade ediyorlar; dinleyin. İyi kitaplar okuyun. İyi filmler ve diziler izleyin. Dünya yaratıcı insanların gözlerinden nasıl görünüyor, kendinizi bol bol maruz bırakın buna. Bir de yazmak için ilham gelmesini beklemeyin, o ilham asla bekleyerek gelmiyor çünkü. Mutlaka harekete geçin ve kendinizi zorlayarak olsa da bir şeyler yazın. Ne olursa.

Yazmayı çok önemsiyorsanız iyi bir yaratıcı yazarlık atölyesine katılmak da ilk ciddi ve disiplinli yazım pratiklerini oluşturmak adına faydalı olabilir. Ben hayatım boyunca hep bir şeyler karalıyordum ama düzenli yazma alışkanlığını katıldığım bu atölye sayesinde edindim diyebilirim. Umarım isteyen herkes içindeki yaratma cesaretini bir gün keşfeder.

cemre.JPEG
Cemre Bosnalı Zeydanlı
Web Direktörü
Kariyerine basılı yayında başlayıp ardından dijital yayıncılıkta tecrübe kazanan Cemre, Cosmo’daki görevinin yanı sıra İstanbul Moda Akademisi’nde Online Editörlük dersleri veriyor ve yoga eğitmenliği yapıyor. Hem yayıncılık hem yogaya dair öğrendiklerini çevresine, öğrencilere ve okuyuculara aktarmayı çok seviyor.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık