Z Kuşağı Stil Kılavuzu: Kaos İçinde Tarz

Bu sabah yine, daha gözümü tam açmadan elim telefona gitti. Bütün sosyal medya platformlarında büyük bir özlemle en az bir saat gezindim. Oysa sadece 9 saattir ayrıyız telefonumla... Ama her sabah olduğu gibi, bu sabah da kendimi durduramadım.
Hiçbir zaman sabah uyanıp cilt bakımını yapan, meditasyonunu yapıp limonlu suyunu içen o kızlardan olamadım. Ama artık bunun için kızmıyorum kendime. Çünkü sosyal medya bizi o kız olmaya öyle çok zorluyor ki, bazen gerçekten kim olduğumuzu unutuyoruz. Hepimiz bir şekilde o “clean girl aesthetic”in kıyısından geçiyoruz ama aslında içten içe o kadar da temiz hissetmiyoruz. Her ay, her hafta, hatta neredeyse her gün değişen trendlerle baş etmeye çalışıyoruz. Dün TikTok’ta gördüğüm o taşlı halter yaka bluzu sepetime bayılarak ekledim. Bu sabah uyandığımda ise artık beğenmediğimi fark ettim. Sepetten çıkarıp “belki indirime girerse alırım” diyerek favorilere ekledim. Peki bu tüketim çılgınlığının suçlusu biz miyiz, yoksa sonsuz kaydırmalı algoritmalar mı?
Ve işin en tuhaf tarafı şu: Her şey “aşırı özgün” görünmek üzerine kurulu, ama herkes aynı şeyleri giyiyor. Trendler öyle hızlı gelip geçiyor ki, bir rengi tam sevecekken “out” ilan ediliyor. Daha ne olduğunu bile anlayamadan “Son 3 ürün kaldı!” uyarısıyla sepete atıyoruz. Çünkü içten içe biliyoruz ki: Eğer şimdi almazsak, story’sini paylaşacak zaman kalmayabilir.
Bir Pastel Rengin Saltanatı
Geçtiğimiz haftalarda, rasgele bir günde gözümüzü bir anda butter yellow saten elbiselere açtık. O sabah ne olduğunu anlayamadan hepimiz aynı videoyu izlerken bulduk kendimizi: How to Lose a Guy in 10 Days filminde Andie’nin o meşhur sahnesi. Hani şu Benjamin’i butter yellow saten elbisesiyle büyülediği an. Sahneyi daha önce yüz kere izlediğimiz hâlde o gün başka geldi. O elbise parladı. O renk parladı. Ve içimizde bir şey “bu renk tam benlik” dedi.
Belki de daha önce izlerken fark etmediğimiz bir renk, o sabah filtreli TikTok kesitleriyle bize dünyanın en güzel rengi gibi göründü.
O sabah, yatağımda telefon ekranına yapışmış şekilde o videoları izledikten sonra bir anda kendimi mağaza mağaza gezerken buldum. Normalde beni evden ancak kızlarla içeceğim kahve çıkarabilirdi ama o gün izlediğim üç TikTok videosu, sabah sabah makyajsız, gözlükle kendimi dışarı atmama yetti.
Mağazaya girer girmez şuursuzca bulduğum her sarı parçayı toplamaya başladım. Elime geçen her butter yellow crop, bluz, elbise... “Bu tam benlik” deyip aldım. Ama sonra kabin sırasında önümdeki on kişinin elinde de aynı sarı bluzun olduğunu fark ettim. Ve o an kendime fena halde sinirlendim.
Yine trendin kurbanı olmuştum. Yine algoritmanın bana çizdiği ‘özgünlük’ çemberinde dönüyordum. O bluzu en fazla bir bilemedin iki kere giyeceğim.
Sonra arkadaşlarım “hâlâ bu mu?” bakışlarına beni maruz bırakacak. Ben de Instagram’da bir daha postlayamayacağım diye o parçayı dolabın en arkalarına süreceğim. Kabine vardığımda elimde taşıdığım şey kıyafet değil, birden fazla geçici hevesti. Ve evet, taşıması da gerçekten yorucuydu. Kabin sırası sonunda bana gelmişti ve içimde kocaman bir korku vardı:
Ya hepsine bayılırsam?
Belki bedenlerinden biri olmaz diye umut ederek usulca kabine girdim. Tek tek hepsini denedim. Kafamda soru işareti bırakanları hemen Snapchat’teki kız grubuma attım. “Bu çok mu sarı?”, “Kolu sanki garip mi?” gibi klasik panik mesajları... Ama işte
tam o anda kombinler beynimde arka arkaya dizildi. O halter yaka bluz, lacivert denim eteğimle tam istediğim gibi olacaktı ve o saten elbise... Üzerime giydiğim an kendimi filmde gibi hissettim.
Kızlardan gelen cevaplar da birleşince kafamda netleştirdiklerimi seçtim. Son kalan paramın
yettiği kadarını aldım. Almazsam çok içimde kalır, hafta sonu kızlarla yaptığımız plan içinde kombin derdim kalmamış oldu gibi cümlelerle kendimi teselli ettim. Ve klasik final: Annemin “Yine gördüğün her şeyi almışsın” dememesi için eve gidince parçaları sessizce dolabıma yerleştirdim. Etiketlerini sakladım, poşeti yok ettim. “Bu zaten bendeyedi anne...” demeye hazırlandım.
Cosmo NextGen Başlıyor!
Okul sıralarına sığmayan, parmaklarının ucundaki dünyayı kendi bakış açısıyla yorumlamak isteyen Cosmo kızları! Cosmo NextGen serisinde bu sayfayı sizler için ayırıyoruz. Ne okuyor, ne dinliyor, arkadaşlarınızla neler konuşuyorsunuz bize anlatın. Cosmo geleceği sizin bakış açınızla görmek istiyor.