Binge-watch Yapılacak Diziler

Binge-watch tutkunları için bir bölüm daha dedirtecek diziler bu listede
Warner Bros. Television
Warner Bros. Television

Bir diziye “hadi bir bakayım” diye başlayıp, iki gün sonra pijamalarla koltukta sezon finalini izlerken gözünüzü kırpmadan bulduğunuz o anlar var ya... İşte tam da o maratona ilham olacak dizileri konuşuyoruz. Netflix’te sonsuz bir listeye bakarken kararsızlıktan bölüme başlayamamak ya da IMDb yorumlarında kaybolup sonunda YouTube’da kedi videosuna geçiş yapmak bizce bir çağ hastalığı. Ama merak etmeyin, bu liste tam da bu kararsızlığı çözmek için burada. Hem yılların eskitemediği kült diziler, hem de son zamanların en çok konuşulan ve konuşulmaya devam edecek yapımlarıyla dolu. Biraz nostalji, biraz yenilik, bolca ekran karşısında geçen saat garantisi… Yani, çayınızı kahvenizi alın; biz izlenecek dizileri çoktan hazırladık bile.

Kimler Geldi Kimler Geçti

Kimler Geldi Kimler Geçti, sadece aşk hayatımızı değil, arkadaşlıklarımızı ve kendimizle olan ilişkimizi de sorgulatan bir terapi seansı gibi. Avukat Leyla’nın ilişkiler evreninde dolaşırken yaşadığı aydınlanmalar, eğlenceli diyaloglarla şekilleniyor ama alt metin asla hafif değil. Her karakterin bir temsil gücü var, her hikayenin küçük de olsa bir öğütü. Diz aynı zamanda popüler kültürle güncel psikolojiyi birleştirme becerisiyle öne çıkıyor. Sadece izlemiyor, karakterlerle birlikte düşünüyor, hatırlıyor ve öğreniyoruz.

Fleabag

Phoebe Waller-Bridge’in yazıp oynadığı bu iki sezonluk mini başyapıt, hayatta hiçbir şeyin planlandığı gibi gitmediği o kırılgan ve komik anları o kadar doğal anlatıyor ki, izlerken kendinizi onunla birlikte bir bar taburesinde oturuyormuş gibi hissediyorsunuz. Dördüncü duvarı yıka yıka, bize iç sesini fısıldayan Fleabag, yalnızlık, kayıp ve aşk üçgeninde gezinirken kalbinizi önce kırıyor, sonra sarıp sarmalıyor. Her sahnesi incelikle işlenmiş, replikleri altını çize çize kaydetmelik. İki sezonda bittiğine şükretmek mi, yoksa devamını istemek mi gerektiğine bir türlü karar veremeyebilirsiniz.

The Bear

Mutfağın ortasında kalp krizi geçirmiş gibi hissettiren bu dizi, yemek yapmanın ne kadar duygusal bir mesele olduğunu tokat gibi yüzünüze çarpıyor. Eski bir Michelin yıldızlı şefin Chicago’daki aile sandviççisine dönmesiyle başlayan hikaye, kederle yoğrulmuş ilişkileri, mutfaktaki kaosu ve mikro detaylardaki güzelliği müthiş bir tempoda anlatıyor. Jeremy Allen White’ın oyunculuğu göz kamaştırırken, her bölüm neredeyse nefes almadan izleniyor. Evet, mutfağa girmeye korkacaksınız ama gözünüzü de ekrandan alamayacaksınız.

Succession

Modern çağın Shakespeare trajedisi gibi. Bol para, bol entrika ve bol toksik aile dinamiği. Roy ailesinin medya imparatorluğunu kimin yöneteceğini merak ederken, izleyici olarak biz de güç, hırs ve ihanetin dansına davet ediliyoruz. Karakterlerin birbirini kesen bakışları bile başlı başına bir senaryo gibi; diyaloglar zaten adeta edebi. Hem zekice yazılmış, hem de sosyal sınıflar, medya gücü ve aile bağları üzerine ciddi bir analiz niteliğinde. "Boş zaman dizisi" değil, başlı başına bir televizyon olayı.

Euphoria

Zendaya’nın ışıldadığı ama kesinlikle tek başına parlamadığı bir lise draması düşünün. Euphoria, gençlik dizisi gibi başlayıp görsel bir deneyime dönüşüyor. Aşk, bağımlılık, kimlik ve beden algısı gibi büyük temaları işlerken görselliğiyle adeta bir rüya alemine sokuyor izleyicisini. Makyaj trendlerini başlatan, müzik listelerine yön veren bu yapım, aynı zamanda neslin ruh halini anlatan güçlü bir ses. Evet, karanlık ve yer yer ağır ama bir o kadar da cesur ve samimi.

The Leftovers

Damon Lindelof’un bu underrated başyapıtı, ilk bakışta bir kıyamet sonrası dramı gibi görünebilir ama aslında kaybı ve inancı anlatan çok daha derin bir hikaye. Dünya nüfusunun %2’si bir anda ortadan kaybolur ve geride kalanlar sadece ne olduğunu değil, nasıl yaşamaya devam edeceklerini sorgular. Her bölümüyle sizi başka bir duygusal boyuta taşıyan The Leftovers, özellikle ikinci ve üçüncü sezonuyla televizyon tarihinin en dokunaklı anlatılarından birini sunuyor. Finaliyle hala tartışılıyor olması da cabası.

Friends

Bir grup arkadaş, bir kafe, bolca kahkaha ve içimizi sıcacık yapan sahneler. 90’lardan bu yana kültleşen Friends, hala başa dönüp izlemekten sıkılmadığımız nadir dizilerden biri. Monica’nın temizlik takıntısı, Chandler’ın iğneleyici esprileri ve Phoebe’nin "Smelly Cat" performansları hala çok taze. Friends’in asıl büyüsü ise, gündelik hayatın sıradan anlarını öyle samimi ve komik anlatması ki, karakterler bir süre sonra gerçek arkadaşlarınız gibi oluyor. Eğer duygusal bağ kurmayı ve kahkahaları bir arada seviyorsanız, Friends sizi hiç yarı yolda bırakmaz.

Beef

Steven Yeun ve Ali Wong’un başrollerinde olduğu bu karanlık komedi, trafikte yaşanan bir öfke patlamasının ne kadar büyüyebileceğine dair efsanevi bir hikâye sunuyor. Küçük bir kazanın ardından birbirlerinin hayatına adım atan iki karakterin, nefretten saplantıya dönüşen ilişkisinde hem komik hem de karanlık bir tonda ilerliyor hikaye. Sınıf farkı, aidiyet, bastırılmış öfke ve kültürel kimlik gibi temaları işlerken, temposunu hiç kaybetmiyor. Diziyi izledikten sonra “benim de içimde bir öfke varmış” diyebilirsiniz.

yigitcangenc1
Yiğitcan Genç
Yazar
Yiğitcan Genç, dergicilik hayatına bone Magazine & Curated Magazine dergilerinde başladı. Bant Mag., Dadanizm, L'Officiel Hommes Türkiye, Based Istanbul ve GQ Türkiye gibi yayınlarda editörlük yaptı. Dijital dünyada güçlü editoryal içerikler yaratmanın önemine inanarak üretimine devam ediyor.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık