Bir Tasarımcı Hikayesi: Aqua Paradis

"Kariyerimde dönüm noktası olarak adlandırabileceğim iki an var. Bunlardan biri, Gülşen'in tasarımımı sahnede giymesiydi" diyen tasarımcı Onur Özcan'la markası Aqua Paradis üzerine sohbet ettik.

Moda dünyasına adım atmaya nasıl karar verdin? Bu yolculuğunda en büyük ilham kaynağın neydi?

Moda dünyasına çeşitli moda dergilerinde editörlük yaparak adım attım. Sektörün farklı alanlarında deneyim kazanarak kendi sınırlarımı genişletmeye çalıştım. Bu yolculuğun son adımında ise edindiğim tüm tecrübeleri bir araya getirerek Aqua Paradis’i kurdum. Markamı oluştururken en büyük ilham kaynağım, deniz kızları ve güneşin suyun yüzeyinde yarattığı büyülü yansımalar oldu. Markamı yaratmamın ardındaki motivasyon ise bu alanda ne kadar ileri gidebileceğime dair duyduğum meraktan geliyor.

Şu ana kadar en cesur bulduğun tasarımın hangisi oldu? O tasarımın yaratım süreci nasıldı?

Tasarımlarımın her birinin yenilikçi ve cesur olduğuna inanıyorum. Hepsine bir arada baktığımda benim için öne çıkanların başında Celeste Bikini Set geliyor. Bu tasarımımda klasik bir bikini takımını yorumlayarak bir zırh oluşturdum. Buradaki amacım kadın bedeninin ne kadar kusursuz ve güçlü olduğunu vurgulamaktı. Tüm tasarımlarım metal ve cam kristal taşlardan oluşuyor. Tasarımlarımda gördüğünüz her bir taşı kaynak yaparak bir araya getiriyorum ve her tasarımımdan yalnızca bir adet üretiyorum. Bu tasarımımda bikini takımının sahip olduğu yüzey alanından ötürü oldukça sınırlı bir alanda çalışma imkanım vardı. Önce tasarımın iskeletini oluşturdum, sonra ise oluşturduğum motifleri entegre ettim. Uzaktan bakıldığında taşlı bir bikini takımı gibi duruyor ama motiflerin detaylarında farklı formda çiçekler saklı.

Kariyerinde dönüm noktası olarak gördüğün bir an var mı?

Kariyerimde dönüm noktası olarak adlandırabileceğim iki an var. Bunlardan ilki markamı kurmaya karar verdiğim andı. Bir süredir zihnimde canlanan temayı ve tasarımları artık hayata geçirmek zorunda olduğumu hissetmiştim. Sonrasında bunu çok kısa bir süre içerisinde gerçekleştirdim. İkincisi ise tasarımımı sahnede giyen ilk ismin Gülşen olmasıydı. Birlikte çalışmadan önce de duruşu ve cesur tarzıyla her zaman büyük bir saygı ve beğeni duyuyordum. Sevgili Mahizer Aytaş’ın yarattığı zamansız bir görünümde tasarımımla yer almak benim için unutulmaz bir andı. O an, Aqua Paradis’in sahnede ışıklar altında hayat bulduğunu hissettim. Kendi çizgimi cesur ve zamansız bir estetikle ifade edebilmenin mutluluğunu yaşadım.

Sahne kıyafetleri, bir kadının kendini nasıl hissettiğini doğrudan etkiliyor. Sen tasarımlarında kadınların gücünü ve özgüvenini nasıl yansıtıyorsun?

Sahne benim için zamanın durduğu bir yer. Tasarımlarımı sahnede giyen birinin kendini güçlü ve özel hissetmesi en büyük önceliğim. Aqua Paradis’in çıkış noktalarından biri insan bedeninin güzelliklerini vurgulamak. Tasarımlarımın her birinde güçlü, kendinden emin ve cesur bireylerden ilham aldım. Yaptığım her tasarıma bir zırh tasarlıyormuşum gibi başlıyorum. Klasik zırhlar vücudu korumak ve örtmek amacıyla üretilirken ben tasarımlarımda cesur bir şekilde kişinin bedenini ön plana çıkartıyorum. Tasarımlarımın kişinin kendi ışığını yansıtacağı bir araç olarak görüyorum. Sahnenin ise bunun için en doğru yer olduğuna inanıyorum.

Sence gelecekte moda ve sahne kostümleri nasıl evrilecek?

Büyük moda markalarından bireysel tasarımcılara, artık tasarımlarda geleneksel tekstil materyallerinin dışında farklı materyallerin kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Metal, cam, plastik gibi beklenmedik materyaller, hem yeni bir oyun alanı yaratıyor hem de klasik sonuçların dışında etkiler ortaya koyuyor. Bu materyaller, alışılmışın dışında bir üç boyut algısını da beraberinde getiriyor. İlk örneklerini gördüğümüz üç boyutlu yazıcılarla basılan parçaların daha da gelişerek hayatımıza gireceğini düşünüyorum. İlginç formlar, yansımalar ve dokular, gelecekteki tasarımlarda oyun kurucu unsurlar olacak. Sahnede, teknoloji ile sınırların zorlanacağına hiç şüphem yok. Bana neyin değişmeyeceğini sorarsanız, cevabım kesinlikle ışıltı olur. Işıltısız bir sahne düşünemiyorum.

Bir gün dünya çapında bir sanatçı için tasarım yapma fırsatın olsa, bu kim olurdu ve neden?

Tasarımlarımı kimlerin giydiği kadar kimlerin giymediği benim için oldukça önemli. Bu yola çıkarken iki liste hazırladım. Bunlardan ilki, tasarımlarımı üzerinde görmek istediğim isimlerden, diğeri ise markamın kimliğine uymayan isimlerden oluşuyordu. Markamı kurduğum andan itibaren aldığım tüm kararları, sonuçlarından mutlu olacağım bir perspektifle veriyorum. Dünya çapındaki isimlere baktığımda ise dramatik ve romantik dünyasıyla Lana Del Rey çalışmak istediğim isimlerin başında geliyor. Her şeyin kusursuz gözüktüğü, çok büyük prodüksiyonlu konserlerin yanı sıra onun performansındaki doğallık bana daha gerçek bir şey izlediğimi hissettiriyor.