MeToo’nun Yankısı Venedik’te: Kadın Yönetmenler Hâlâ Görünmez mi?

Kadın sinemacıların temsili, sinema endüstrisinin en çok tartışılan konularından biri. Ne yazık ki Venedik Film Festivali’nin karnesi de bu konuda pek parlak değil. Gelin birlikte Venedik Film Festivali’nde kadın yönetmenlerin temsiline bir göz atalım ve 82. Venedik Film Festivali’nin durumunu değerlendirelim.
Venedik gerçekten cinsiyete değil de kaliteye mi bakıyor?
Kısa cevap: Hayır.
Festivalin sanat yönetmeni Alberto Barbera, cinsiyete değil “kalite”ye baktıklarını iddia etse de istatistikler bunun doğru olmadığını gösteriyor.
2017 ve 2018 yıllarında ard arda iki sene boyunca resmi seçkide 20’den fazla film arasından yalnızca birinin yönetmeni kadındı. Yalnızca bir. Bu tablo ve aynı döneme denk gelen MeToo hareketi, Venedik’in kadın sinemacılara bakışını sorgulayan tartışmaları alevlendirdi. Aldığı sert eleştirilere cevap olarak Barbera, kadın yönetmenlerin hâlâ endüstride azınlıkta olduğunu ve “yalnızca cinsiyetinden dolayı bir yönetmeni seçmenin, yönetmene daha büyük bir haksızlık olacağını” dile getirdi. Ancak Barbera ve ekibi, 2019’da Roman Polanski’nin An Officer and a Spy filmini seçmekten hiçbir rahatsızlık duymadı.
Gerçek şu ki, “kalite” diye sunulan kriterler çoğu zaman erkek egemen bakış açısıyla belirleniyor. Venedik’in seçkileri, erkek egemen bakışı pekiştirirken kadın sinemacıların görünürlüğünü sınırlıyor.
Bir elin parmaklarını iki geçiyor: Altın Aslan’a layık görülen kadın yönetmenler
1949 yılından beri verilen ve festivalin en prestijli ödülü olan Altın Aslan, toplam 67 kez verildi; bunların yalnızca 7’si kadın yönetmenlere gitti. Kadın yönetmenler resmi seçkide yer bulmakta dahi zorlanırken, kimi erkek yönetmenler Altın Aslan’ı iki kez kucakladı.
Altın Aslan’ı kazanan ilk kadın, 1981’de Marianne and Julianne filmiyle Margarethe von Trotta oldu. Yani ödülün ilk verilişinden tam 32 yıl sonra, ilk kez bir kadın yönetmen Altın Aslan’a layık görüldü.
Ardından 1985’te, sonsuz bir özgürlük içinde yaşamak isteyen Mona’nın hikayesini anlattığı Vagabond filmiyle Agnes Varda bu ödülü kazandı ve ödül 2001 yılına kadar yine hep erkeklere verildi. 2001 yılında Hindistan’daki görücü usulü evlilik kültürünü eğlenceli bir dille eleştiren ve müzikleriyle dikkat çeken Monsoon Wedding filmiyle Mina Nair Altın Aslan’a layık görüldü.
Çağdaş Amerikan sinemasının belki de en yetenekli yönetmenlerinden olan ve Lost in Translation, The Virgin Suicides gibi filmleriyle gönlümüze taht kuran Sofia Coppola, 2010 yılında Somewhere adlı filmi ile Altın Aslan’ı kazanan dördüncü kadın yönetmen oldu.
2020, 2021 ve 2022 yıllarında ard arda üç kadın yönetmen Altın Aslan’ı kucakladı.
2020 yılında, Frances McDormand’ın başrolünde oynadığı, kocasının ölümünden ve işsiz kaldıktan sonra her şeyini satıp iş bulmak için Amerika’yı dolaşan 60’larında bir kadının hikayesini anlattığı film ile Chloe Zhao Altın Aslan’ı kazandı.
2021 yılında, Audrey Diwan’ın Nobel ödüllü Fransız yazar Annie Ernaux’nun aynı adlı romanından uyarlanan ve bir kürtaj hikayesini anlatan Happening adlı filmi Altın Aslan’ı kazandı.
Altın Aslan’ı kazanan yedinci ve son kadın yönetmen ise All the Beauty and the Bloodshed filmiyle Laura Poitras oldu. Amerikalı aktivist ve fotoğrafçı Nan Goldin’in hayatını anlatan bu belgesel film, en iyi belgesel dalında da Oscar adaylığı aldı.
Festivalin cinsiyet eşitliğine yaklaştığı yıl: 2020
2020 yılında, 77. Venedik Film Festivali’nde kadın yönetmen temsili %44 ile festival tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Yalnızca bir sene önce, 2019’da yalnızca 2 kadın yönetmen yarışırken, 2020’de 9 kadın yönetmen yarıştı ve Chloe Zhao Altın Aslan’ı kazandı.
Her ne kadar Venedik Film Festivali 2020 yılından sonra daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemiş olsa da, hiçbir zaman 2020’deki yüzdeye yaklaşamadı.
Bir sonraki yıl, Altın Aslan için yarışan 21 yönetmenin yalnızca 5 tanesi kadındı. Altın Aslan alan Happening filmi dışında, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo ödülleri sırasıyla Yeni Zelandalı yönetmen Jane Campion’un The Power of the Dog filmiyle, Maggie Gyllenhaal’in ilk uzun metrajlı filmi olan The Lost Daughter filmlerine verildi.
2022, 2023 ve 2024’te durum değişmedi; kadın yönetmen sayısı hâlâ sınırlıydı.
2025’te de durum farklı değil!
Yaklaşmakta olan 82. Venedik Film Festivali’nde yarışan 21 filmden yalnızca 6’sı kadın yönetmenler tarafından çekildi:
- Valerie Donzelli – At Work: Yazar olma hayali kuran başarılı bir fotoğrafçının hikayesi
- Shu Qi – Girl: 1980’lerde geçmişinden kaçmaya çalışan genç bir kızın hikayesi, aynı zamanda yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi.
- Katryn Bigelow – A House of Dynamite: 2008 yılında The Hurt Locker filmiyle en iyi yönetmen Oscar’ını kazanan ilk kadın olan yönetmenin son filmi. Politik gerilim sevenler için ideal!
- Ildiko Enyedi – Silent Friend: Yaşlı ve yalnız bir ağacın perspektifinden üç farklı dönemde hikayeler.
- Mona Fasvold – The Testament of Ann Lee: 18. yüzyılda bir Hristiyan mezhebi olan Shakerların kurucu başkanı Ann Lee’nin hikayesi, müzikal kraliçesi Amanda Seyfried başrolde!
- Kaouther Ben Hania – The Voice of Hind Rajab: Gazze Şeridi’nde 5 yaşındaki Hind Rajab’ın İsrail askerleri tarafından öldürülmesini konu alan dramatik film.
Umarız ki kadınların sanatın ve hayatın her alanında daha görünür olduğu, hikayelerinin daha güçlü duyulduğu ve erkek egemen anlayışın gölgesinde kalmadığı günler yakındır!