Neden Artık Ortak Bir Yaz Şarkımız Yok?

Eskiden herkes aynı şarkıyı söylerdi, şimdi algoritmalar hepimizi farklı dünyalara savuruyor.
Getty Images
Getty Images

“Song of the Summer” kavramı yıllardır pop kültürün en keyifli oyun alanlarından biriydi. Haziran’dan Eylül’e kadar nereye gitseniz, aynı şarkıyı duyardınız: süpermarketin hoparlöründen plaj kulübüne, arabada açtığınız radyodan gece kulübünün dans pistine kadar. 2000’lerin başında Nelly’nin “Hot in Herre”i, 2010’da Katy Perry ve Snoop Dogg’un “California Gurls”u ya da 2013’te Daft Punk’ın “Get Lucky”si ve Sabrina Carpenter’ın “Espresso”’su bu kolektif hafızaya kazınan örneklerdi. O yıllarda yaz şarkısı sadece listelerin zirvesine çıkan bir hit değil, aynı zamanda sosyalleşmenin ortak paydasıydı. Siz de o ritmi duyduğunuzda anında yazı hatırlardınız. Bugün ise işler çok farklı görünüyor.

2025 Yazında Neden Ortak Bir Marşımız Yok?

Bu yılın resmi olarak “Song of the Summer” unvanını Billboard listelerine göre Alex Warren’ın “Ordinary” adlı şarkısı aldı. Fakat işin garip tarafı, “Ordinary” tam da isminin söylediği gibi biraz fazla sıradan. Duygusal bir baladın yaz enerjisini yansıtmasını beklemek zor. Çünkü yaz dediğiniz şey deniz, barbekü, arkadaş buluşmaları ve bolca hareket demek. Up-tempo, ritmik, akılda kalıcı bir şarkı yerine bir baladın öne çıkması, aslında hem müzik üretiminde hem de dinleme alışkanlıklarımızda köklü bir değişimin göstergesi. Siz de fark etmişsinizdir, bu yaz sokakta, kafede ya da tatilde “tek bir şarkının" her yerde çaldığını hissetmedik.

Streaming Çağı ve Monokültürün Sonu

Biraz nostaljik davranalım: eskiden yeni müziğe ulaşmak için radyo, televizyon ve plakçılar vardı. Yani dinlediğiniz havuz daha kısıtlıydı ve doğal olarak aynı şarkılar üzerinden buluşurdunuz. Şimdi ise Spotify, Apple Music ya da YouTube sayesinde her şarkıya, her döneme ve her türe anında erişim var. Sonuç? Herkesin kendi kişisel yaz şarkısı oluyor. Kimimiz hala 2009’un Miley Cyrus klasiği “Party in the USA” ile sahilde dans ediyor, kimimiz Sabrina Carpenter’ın yeni single’ı “Manchild”ı keşfediyor. Ortak bir playlistten çok, kişisel baloncuklarda yaşıyoruz. Yani kültürün o eski “tek ritim, tek marş” ruhu dağılıyor.

Eski Şarkılara Dönüş: Nostaljinin Gücü

Billboard’un hazırladığı son rapor, bu yıl en çok dinlenen pop şarkılarının büyük bölümünün aslında 2007-2012 döneminden geldiğini söylüyor. Bruno Mars’ın “Just the Way You Are”ı, Lady Gaga’nın “Poker Face”i ya da Miley Cyrus’ın klasikleşen hiti hala listelerde ilk sıralarda. Yeni çıkan onlarca şarkı varken neden dönüp dolaşıp geçmişe gidiyoruz? Çünkü nostalji güvenli bir alan. Tıpkı “comfort food” gibi, tanıdığınız bir melodiyi tekrar tekrar dinlemek sizi iyi hissettiriyor. Yeni şarkılar için ise artık çok daha uzun bir zaman gerekiyor ki kalıcı olsun. Siz de son aylarda fark etmişsinizdir: geçen yazın hitleri hala çalıyor, 2025 çıkışlı parçalar ise zor duyuluyor.

Dinleyici Neden Dayatılan Şarkıları Reddediyor?

Plak şirketleri her yıl Haziran ayından itibaren “bu yazın şarkısı bu olacak” kampanyaları başlatıyor. Ama dinleyici artık bu tür manipülasyonlara çok da hevesli değil. Z kuşağı özellikle, bir şarkının sosyal medyada organik şekilde yükselmesini tercih ediyor. TikTok ya da Instagram Reels’te bir şarkı viral olduğunda, dinleyici onu sahiplendiğini hissediyor. Ancak şirketlerin dayattığı “işte sizin yaz marşınız” söylemi giderek daha yapay geliyor. Bu yüzden de “Song of the Summer” ilan edilse bile, kültürel karşılığı olmuyor. Yani siz de o şarkıyı yazın simgesi gibi hissetmiyorsunuz.

Peki, Gerçekten Bir Şarkının Eksikliğini Hissediyor muyuz?

Asıl ilginç nokta şu: yazın tek bir şarkı etrafında buluşmuyor oluşumuz, belki de o kadar da büyük bir kayıp değil. Artık kendi “Song of the Summer”ınızı siz seçiyorsunuz. Kimi için Bad Bunny’nin yeni şarkısı, kimi için Addison Rae’nin pop dokunuşları, kimi içinse sadece nostaljik bir Jet2Holidays reklamında kullanılan eski bir hit olabilir. Bu da aslında daha özgür bir alan yaratıyor. Kısacası müzik, kitleleri tek bir noktada buluşturmasa da bireysel yaz hikayelerimizi beslemeye devam ediyor. Belki de 2025 yazının ruhu tam da bu çeşitlilikte saklı. 

yigitcangenc1
Yiğitcan Genç
Yazar
Yiğitcan Genç, dergicilik hayatına bone Magazine & Curated Magazine dergilerinde başladı. Bant Mag., Dadanizm, L'Officiel Hommes Türkiye, Based Istanbul ve GQ Türkiye gibi yayınlarda editörlük yaptı. Dijital dünyada güçlü editoryal içerikler yaratmanın önemine inanarak üretimine devam ediyor.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık